Gazete İSTAMONU’nun 57. sayısında Sn. Maranki’nin “Mucize Kaynağı SU” başlıklı yazısını okuyuncaya kadar termal sular pek ilgimi çekmemişti doğrusu. Birçok hastalığın termal sular ile iyileşeceğine de aynı gözle bakıyordum.
Taşköprülü hemşerimiz, Em. Binbaşı Çetin YILMAZKAYA’nın tam da bu süreçte “Alya Gordion’u gezmeye gidelim” önerisi, itiraz edemeyeceğim bir öneri oldu.
Ankara’nın Ayaş termal suyunun kullanıldığı bir tesisin genel Koordinatörlüğünü yapıyor Çetin Yılmazkaya. Tesis, Ankara’ya 60 kilometre yakınlıkta ve 5 yıldızlı bir çalışma. 5 Ayrı blok olarak planlanan tesisin ilk iki blok inşaatı tamamlanmış ve 2013 başında eksiksiz hizmete hazır. 1+1, 2+1 ve 1+0 biçiminde tasarlanmış olan tesiste her şey yeterli olarak düşünülmüş. Sosyal alana hizmet eden birimler oldukça zengin. Devre mülk ve mülkiyet olarak satışın yanında kısa zamanlı kiralamalara da açık.
Ancak daha önemlisi Ayaş termal suyunun içerik özellikleri açısından dünya ölçeğinde ün yapmış olması. Katyonları ve anyonları bakımından oldukça zengin olan bu su, içmece ve banyo suyu olarak kullanılmakta. İçmece olarak kullanıldığında mide, ağız, karaciğer, safra kesesi, böbrek, sindirim sistemi, baş ağrısı gibi birçok hastalığın tedavisinde oldukça etkili sonuçlar vermekte. Banyo suyu olarak kullanıldığında da romatizma, lumbago, siyatik, nevralji, polinevrit, nevrit, kadın hastalıkları, kırık ve çıkıklar için olumlu sonuçlar vermekte.
Türkiye, termal zenginlik açısından dünyada yedinci, Avrupa’da ise birinci sırada olmasına karşın henüz bu anlamda yeterli bir gelişme gösterebilmiş değil. Avrupa’da en düşük termal turist sayısı 400 bin ile İspanya iken, Türkiye neredeyse İspanya’nın yarısı düzeyinde turist çekebiliyor. Merkezi yönetimin, özel sektörün ve dış kaynakların ilgi alanı olmaya başlamış olan sağlık turizmi ve termal turizmi yakın geleceğin gözde alanları olmaya aday. En azından Alya Gordion’u gördükten ve gezdikten sonra bende bu kanıyı uyandırdı.
Tesislerin bir başka özelliği de su kaynaklarının bolluğu yüzünden tarımsal üretimin bütünüyle doğal, GDO’suz olması. Aynı zamanda güvenli ve sağlıklı beslenme merkezleri durumundalar. Tesisin yer aldığı Çağa bölgesinin antik yapısı ve yakın tarihe ilişkin kültür ögelerini barındırıyor olması da bu suyun eskiden bu yana değerli olduğunu göstermesi açısından önemli sayılabilir.
Yolu Ankara’ya düşenlerin bir içimlik su için bile uğramalarını öneririm. İlgilenenler için de hemşerimiz
Yılmazkaya’nın e-posta adresini veriyorum: [email protected]