İstamonu Yazarlar

TÜRK KADINI (1)

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Bir Türk Atasözü der ki;

“Birinci Zenginlik Sağlık, İkinci Zenginlik…”

Birinci zenginlik sağlık ise ikinci zenginlik nedir?

Türk toplumlarında aile en önemli sosyal birlik olduğundan, ailenin temelini teşkil eden kadın, Türk destanlarında ve Türk felsefesinde önemli bir yere sahiptir.

Türklerde kadın, baş tacıdır.

Türk tarihinde kadın, hatun veya hanım yeri doldurulamaz…

Dünya tarihinde kadına Türkler kadar değer veren ve yücelten ikinci bir ırk yoktur.

Türk atasözü der ki: “Ev toprağın üzerine kurulmaz, bir kadın üzerine kurulur. Evi, ev yapan duvarı tuğlası değildir. Evi ev yapan, kadının kendisidir.”

Ne kadar mükemmel bir söz, ne kadar doğru bir yaklaşım…

Orta Asya Türk devletlerinde, [İskitler, Hunlar, Göktürkler, Uygurlar] kadın önemli hak ve yetkilere sahip bulunmaktadır. Örneğin İskitler ‘de, her kadının İskit erkekleri gibi savaşçı ve asker olarak yetiştirilmesi geleneği vardı. Bundan dolayıdır ki, İskitli Kadınlar her savaşta erkekleriyle birlikte çarpışmışlardır.

Türk devletlerinde Türk Kadınları bu tür faaliyetleri büyük bir başarı ile yürütmüşlerdir. Hatta bu türlü faaliyetlerde öylesine büyük yetkilerle hareket etmişlerdir ki Büyük Hun İmparatorluğu adına Çin ile ilk barış antlaşmasını Mete’nin Hatunu imzalamıştır.

Hunlar döneminden itibaren kadın-erkek ayrımı yapılmadığı gibi, kadın erkeğin tamamlayıcısı olarak kabul edildiğinden dolayı kadınsız hiçbir iş yapılmazdı. Hatta öyle ki kağanın emirnameleri sadece “Hakan buyuruyor ki” ifadesiyle başlamışsa geçerli kabul edilmezdi. Kağanın hatununun adı kaydedilmezse o emirname geçerli sayılmazdı.

Yabancı devletlerin elçileri sadece hakanın huzuruna çıkmazlardı. Elçilerin kabulü esnasında hatunun da hakanla beraber olması gerekirdi. Elçilerin kabulü sırasında hatunun da kağanın yanında olması mutlak kural idi. Bazen de hatunlar tek başlarına elçileri kabul ederlerdi. Örneğin; Avrupa Hun ülkesinden gelen elçiler Attila’nın eşi Arıg-Han tarafından kabul edilerek devlet işleri görüşülmüştür. Kabul törenlerinde, ziyafetlerde, şölenlerde hatun hakanın solunda oturur, siyasî ve idarî konulardaki görüşmeleri dinleyerek fikrini beyan eder hatta harp meclislerine bile katılırdı.

Türklerde ailenin temeli kadındır. Türk kadını ailesinde söz sahibi olmuş ve kocasına daima destek olmuştur. Bu milattan önce de böyle idi. Avrupa, Afrika ve Arabistan’daki kadınlar köle olarak satılırken, TÜRK KADINI her zaman hür ve özgür olmuştur. Ailede söz sahibi olduğu kadar siyasi ve ekonomik ilişkilerde devlet yönetiminde de söz sahibi olmuştur. Kadınlar kılıcını iyi kullanır, ata biner, güreşirler ve savaşa katılırlardı. Bir Türk atasözü şöyle der: “Birinci zenginlik sağlık, ikinci zenginlik iyi kadındır”. Türk erkekleri, bir kadınla evlendiklerinde ikinci bir kadın almazlardı. Ziya Gökalp bu durumu şöyle ifade ediyor: “Eski ırkların hiçbiri kadınlara Türkler kadar hak vermemiş ve saygı göstermemiştir.” 

Göktürk ve Uygurlarda da kağanın hanımı hatun, devlet işlerinde kocası ile birlikte söz sahibi olmuştur. Tıpkı Hunlarda olduğu gibi, emirnameler yalnız kağan adına değil, “Kağan ve Hatunun namına” şeklinde ibare ile birlikte imzalanırdı. Kadın, aile içinde de daima yüksek söz sahibi olmuştur.

Asya Türklerinde Göktürklerin tarihi ve yaşamlarıyla ilgili en önemi kaynak Orhun kitabeleridir. VII. Yüzyıldan itibaren Orhun Kitabelerinde, devlet işlerini bilen Hatunlardan söz edilir.

Orhun kitabeleri de “Kağan ve Hatun buyurur” sözleriyle başlar. Türk kadınlarına verilen değerle alakalı İslam öncesi döneme ait birçok kaynak bulunmaktadır. Bunlardan birisi de İslam öncesi İtil (Volga) Bulgarlarını ziyaret eden İbni Fadlan’ın eseridir. Fadlan eserinde Türk toplumunda kadının yerinin şaşırtıcı olduğunu itiraf etmekte ve şaşkınlığını açıkça belirtmektedir.

Fadlan, hatunun hükümdarın yanında oturduğunu ve bunun Türk geleneklerinin bir parçası olduğunu ve Türk kadınının asla erkeklerden kaçmadığını belirtir. Diğer bir Arap seyyah İbn Batu şu şekilde not almıştır: “Burada öyle ilginç bir duruma şahit oldum ki, o da Türklerin kadınlara gösterdiği saygıdır. Burada kadınların kıymeti ve saygınlığı erkeklerden daha üstündür.”

Dede Korkut hikayelerinde, “Deli Dumrul hikayesinde” Dumrul, canı yerine kendi canını vermeye razı olacak birisini bulmaya çalışır ve bunu kadında bulur. Kadını hiç çekinmeden canını vereceğini söyler.

Aynı zamanda, eski Türkler kendi soylarından olan kadınlarla evlenmeye önem verirlerdi. Bu olay Türk atasözünde şu şekilde belirtilir “Ey Türkoğlu. Suyu çaydan kızı soydan al.” 

Türk kadınların daha önce de bahsettiğim gibi cesur ve onurlu olmalarıdır. Türk kadını her zaman at üstünde, kılıç elinde ve savaş meydanında en öndedir. Gene Dede Korkut destanımıza baktığımızda “Bamsı Beyrek” hikâyesinde yer alan Banu Çiçek, bunun en güzel örneklerinden birisidir. Diğer bir örnek Selcan Hatundur. Selcan Hatun, düşmanın geceleyin kocasına baskın yapacağından şüphelenmektedir. Kocasını bu konuda uyarır ve savaş başlar. Mücadele esnasında kocasının atı yaralanır. Savaşa hazır bir şekilde kenarda bekleyen Selcan Hatun, atını düşmanın üzerine sürer ve onları kılıçtan geçirir.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

İstamonu ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!