İstamonu Yazarlar

AĞDALANMIŞ LAFLAR

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Her yeni sistemin başrolünde karmaşa vardır. Objektife yürek hoplatan o meşhur bakışı kaos atar her filmde. Canım ülkem ve ben bayılıyoruz buna. O yoksa hayat siyah beyaz bizim için. Ne tat var ne tuz. ‘Canım öyle de ömür geçer mi?’, ‘hayatım, cildime iyi gelmiyor stres. Hiç gelemem valla’ diyenlere kulak asmadan kenardan kenardan yine dinamizm fanatikliği yapmaya devam ediyoruz. Alabildiğine soluyoruz bu bereketli toprakların kokusunu.

Üstü yamalı, çehresine seneler oturmuş hippi bir gömlek, altı gabardin kumaştan klasik, İtalyan kesim bir pantolon ve rugan, makosen pabuçlar biraz uyumsuz bir kombinasyon gibi görünebilir. Ancak şöyle etrafımıza dönüp baktığımızda insanların gerçekte hangisi olduğunu ya da daha nicelerinden hangisini taşıdığını bilemeyiz. Mozaikler asla tek taştan oluşmaz. Aslında her şey kutsal atfedilebilecek harmoninin bir parçası. Hepimiz farklı bir notayız. Farklı makamlardan, farklı seslerden vücut buluyoruz Anadolu’da, Trakya’da. Birbirimize bağlılığımızı bu farklılığımız güçlendiriyor, koruyor. Nasıl bir mayası varsa bu toprakların bizlere yüzyıllardır yuva oldu ve olmaya devam edecek.

Ülke olarak çok zor günler atlattık. Yaralar kapanmış değil. Her yandan ayrı bir yardım çığlığı, ayrı bir feryat figan. Kapanmayan yara yok elbet. Ama insanın ruhunu paslı bıçaklarla parçalayan ölüm bütün planları yok ediyor. Ağaçlarımız, hayvanlarımız, insanlarımız yok oluyor. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Yukarıda anlattığım mozaik tam da burada bir anka edasıyla açıyor kanatlarını, küllerinden yeniden doğmak için. Su taşıyan şahin oluyor Toroslarda, uzanıp Karadeniz’e bir battaniye örtüyor çocuklara. Kolilerce yardım gönderiyor, tutuyor birbirinin elini. Bütün millet tek yürekte atıyor, hepimiz gördük bunu. Ender rastlanılacak bu mozaiğe kaç ülkede rastlayabiliriz? Nerde yakalarız bu dinamiği?

Birlik ve beraberlik mesajlarının sıkça verildiği şu dönemde artık bazılarının samimiyetine inanmamaya başladım. Bana olabildiğine klişe ve avam geliyor. Çünkü sürekli olarak halka bir sitem, bir kötüleme içeriyor. ‘Zaten biz şöyle kötü olduk, böyle iyiye gitmiyoruz, biz yapamayız’ gibi çeşitli felaket tellallıklarıyla sürekli olarak bir umutsuzluk servis ediliyor. Bunun toplumda yarattığı kaygılı ruh hali ise hepimize yansıyor. Umutsuzluk diye bir şey yoktur. O mozaik tarihte defalarca kez parçalanmaya çalışılmış, bazen parçalanmış bile. Ama onu her defasında onaran şey umut olmuş.

Yaşadığımız toprakların enerjisi çok yüksek. Coğrafyamız çok genç, nüfusumuz çok genç. Devinimlilik ve enerji bakımından bu kadar yüksek olunca da en başta bahsettiğim kaos ve yoğun gündem eksik olmuyor. Sürekli bir aksiyon, macera. Neler olup bittiğini anlamaya yetişemediğimiz günler bile oluyor. Millet olarak buna çok alıştık. Ancak bu enerjiyle sahip çıkabilirdik bu topraklara. Geride bıraktığımız korkunç felaketlerde tek yumruk olduğumuzu, herkesin elini taşın altına koymuş olduğunu hep gururla anacağım. Herkesin çelik gibi sinirlere sahip, aynı zamanda da aşırı hassas olduğu şu dönemde sanki şefkatli bir el okşasa ülkemizin başını hüngür hüngür ağlayacağız.

Güzel şeylere, güzel haberlere hasret kaldığımız şu günlerde inandığımız doğrular bizi ayakta tutuyor. Çünkü bu mozaik dünyada eşi benzeri olmayan bir sanat eseridir. Bu mozaik tarih boyunca büyük adamlar yetiştirmiştir. Bin yıllara dayanan köklü tarihi ve kültürü sapasağlamdır. Hiçbir kuşkum yoktur.

Ben bu mozaiğe güveniyorum.

Çünkü aydınlığın kıymeti karanlıkta anlaşılıyor.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

İstamonu ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!