Bugün yine birbirinden değerli hocalarımla yemekte bir araya geldik. Konumuz Papa, kaos ve seçim…
Evet değerli arkadaşlarım, İstanbul’da bir çalıştaya katıldım. Orada birbirinden değerli ilim ve fikir adamlarıyla karşılaştım. En güzel tarafı da Ermeni vatandaşı olan bir Ermeni ile karşılaşmam oldu. Entelektüel birisi, çocuklarını okutmuş durumu çok iyi… Mahalli gazetelerde düşüncelerini yazar, hoş sohbet biri, şöyle diyor:
“Erzurum ve Erzincan’a gittim. Ermenilerin işlediği toplu katliamları ve bir mezarda toplu yatan Müslümanların cesetlerini gördüm. İster Hıristiyan ister Müslüman olun insanlık adına işlenen bir cinayet, cesetlerin bir mezarda bulunması soykırımın Müslümanlara yapıldığını gösteriyor. Bu durumu Papa’da biliyor, Ermenistan yetkilileri de biliyor. Ermenistan ve diasporanın amacı, tarihi bilgileri tersine çevirip (algı operasyonu) Türkiye’den önce tazminat, sonra toprak talep etmektir. Papa da bunlara alet olmaktadırlar.
Osmanlı Devleti’nde bize (Ermenilere), millet-i sadıka denildiği gibi pek çok Ermeni’ye Osmanlı Devleti’nde vezirlik, genel müdürlük gibi önemli devlet görevleri verilmiştir. Fakat Osmanlı Devleti’nin zayıflama döneminde İngiltere, Rusya ve Fransa, Doğu bölgelerimizdeki Ermenileri kışkırtarak onlardan bazılarının isyan etmesine sebep oldular. Hatta Rus ordusu içinde yer alan bazı Ermeni asker ve subaylar, Türk köylerine baskınlar düzenleyerek toplu katliamlara giriştiler. Bunun sonunda Osmanlı Devleti, Doğu bölgemizde yaşayan Ermenileri, Suriye’ye göç ettirmek zorunda kalmıştır. Düşmanla işbirliği yaparak ülkesini arkadan vuranlara karşı hangi devlet bu tedbiri almazdı? Hocalı’da binlerce Azeri Türkü’nün Ermeniler tarafından ve Sovyetlerin parçalanmasından sonra 1990’larda Müslüman Boşnakların Sırp çeteleri tarafından katledilmesinden dolayı Papa niçin bir insan olarak üzüntü duymadı ve neden soykırım demedi… Ben Hıristiyan’ım. Dinimi özgürce yaşıyorum. Ermeni vatandaşıyım. Ama Papa’nın dediği taraflı bir söylemdir. Papa bir dini temsil ediyor. Tahrik edici, terörizmi tetikleyici sözlerden kaçınmalıdır ve barışa katkı sağlamalıdır. Papa’nın konuşması, Asala ve Nazi terörünü hortlatmak demektir. Aslında aktif bir hilafet makamı olsaydı, Papa, olmayan soy kırımını gündeme getiremezdi.”
Ermeni vatandaşımızın sözlerine katkı amacıyla Dr. Abdullah Kehale, 26 Aralık 2008 tarihinde Cumhuriyet Gazetesinde bu konuda şunları yazmıştır: “1985 yılında Türk, Osmanlı Araştırmaları ve Ortadoğu üzerine uzmanlaşmış çok sayıda A.B.D.’li akademisyen, A.B.D. Temsilciler Meclisi’ne gönderdikleri yazıda şu görüşlere yer vermişlerdir: ‘Nasıl Habsburg İmparatorluğu’nu günümüz Avusturya Cumhuriyeti ile eş saymak yanlışsa, Osmanlı İmparatorluğu’nu T.C. ile bir tutmak da yanlıştır. Tarih sahnesinden silinmiş Osmanlı İmparatorluğu’ndan şu anda Güneydoğu Avrupa, Kuzey Afrika ve Ortadoğu`da bulunan 25’ten fazla devlet ayrılmıştır. Bunlardan birisi olan T.C., Osmanlı zamanında gerçekleşen hiçbir olaydan sorumlu tutulamaz.’ Ermenistan ve diasporanın iddia ettiği gibi Erzurum, Erzincan, Kayseri gibi illerde Ermeniler tarafından yapılan soykırıma örnek toplu mezarlar vardır. Papa ve Ermenistan Dış İşleri Bakanı Ermenilerin sebep olduğu toplu mezarları ziyaret etmesi gerekir. Papalık makamı, siyaset yeri değildir. Papa Françesko sayesinde Vatikan’ın karizması çizildi…”
Bugün bazı odakların kriz ortamı oluşturma gibi bir gayreti vardır. Papa’nın söylemi de seçime yakın bir zamanda ortaya atılması kafalarda soru işareti oluşturuyor. İktidarda kim olursa olsun, Türkiye her zaman bir ‘Sevr’ ile karşı karşıyadır. Avrupa ‘Sevr’ anlaşması adı altında bakın hangi şartları dayattılar:
1. İngiltere, Fransa ve İtalya temsilcilerinden oluşan bir komisyon, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da bir Kürdistan devleti kuracak, Osmanlı Devleti buna müsaade edecekti.
2. Doğu Anadolu’da, sınırları ABD Cumhurbaşkanı Wilson tarafından belirlenecek bir Ermeni devleti kurulacak ve Türkiye bu devleti tanıyacaktı.
Görüldüğü gibi İstanbul hükümetine ‘Kürdistan‘ Ankara hükümetine de ‘Ermenistan‘ devletlerini kurdurmak için baskı yaptılar.
Birçok yabancı devletin de Türkiye üzerinde hesapları var. Acı olan tablo şu ki, Türkiye üzerinde hesabı olan her devletin de Türkiye içerisinde uzantıları ve etki güçleri var. Fakat eski seçim tecrübelerinden anlaşılıyor ki, kaos ortamı, seçmeni devletine ve hükümetine daha yakın hale getiriyor, bugüne kadar hep öyle oldu. Seçmen kaos çıkaran siyasetçileri istemiyor.
Bana göre ana eksen ekonomidir. Her seçimin temel bir ekseni oluyor. 2011 seçimlerinde Yeni Anayasa öne çıkmıştı. Bu seçimde çözüm süreci, başkanlık sistemi ve yeni anayasa, tartışılacak. Türk siyasetinin bir gerçeği var ki yine bu seçimde başkanlık sistemi üzerinde en çok tartışılacak kişi Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Saygılarımla…