Bir Kurban Bayramı’nı daha geride bıraktık…
Kimimiz sılaya vurdu rotasını, büyüklerini mutlu etmek için; kimimiz turizm bölgelerine hücum etti, turizmi zirveye taşımak için!
Ve Kurban Bayramı sürecinde yaşadığım birkaç olay “bizi kim dövdü” diye sormama sebep oldu!
Malumunuz, bilirsiniz; boks ringinde iki boksör kıyasıya bir mücadeleye girişir. Ama boksörlerden birisi diğerini fena hırpalamaktadır. Her raundun sonunda, köşesine sendeleyerek gider dayak yiyen boksör. Antrenörü; “çok iyi gidiyorsun, rakibin pes etmek üzere!” diye her raund sonunda moral vermeye çalışır boksöre…
Bir raund, iki raund, üç raund… Boksörün ayakta duracak mecali kalmadığı gibi, yüzü gözü de kan revan içindedir. Antrenörü yine “çok iyi gidiyorsun, rakibin pes etmek üzere” deyince, dayanamaz;
“Hocam! Eğer ben rakibimi dövüyorsam, beni kim dövüyor Allah aşkına?!”
***
Ecdadımız dürüstlüğüyle, çalışkanlığıyla, temizliğiyle ve dinine bağlılığıyla bilinir ve takdir edilirdi…
Bayram sürecinde yaşadıklarım ecdattaki hasletlerin neredeyse tamamını yitirmeye başladığımızın acı birer göstergesi oldu!
Cuma namazını çocukluğumun en haşarı günlerinin ev sahiplerinden birisi olan Azdavay Kulaksızlar Camii’nde kıldım. Hemen yanımda 30 – 35 yaşlarında bir din kardeşi ile birlikte… Bir zamanlar bizim yoksulluktan ve yokluktan giydiğimiz pantolonlar bile delik olmazdı, yama yapardı annemiz… Ama din kardeşimizin kot pantolonunun diz üstünden iki tane kocaman delik vardı. Bacağındaki kıllar arz-ı endam ediyordu o deliklerden! Malumunuz erkeğin mahremi diz kapağı ve göbeği arasıdır! Bu kardeşimiz diz kapağının üstünden, hem de bayağı bir üstünden iki koca delikli pantolonuyla saf tutuyordu. Usulca eğilerek “kardeşim, bu şekilde namaz kılınmaz, aklında bulunsun, bir dahaki sefere yırtığı olmayan pantolonla namaz kıl!” dedim… “Sen Allah’tan iyi mi biliyorsun!” teşekkürü aldım! O esnada iki ön safta da bir cemaatin elbisesinin sırtının tamamen İngilizce yazılarla dolu olduğunu fark ettim…
Kurban kesimi manzaraları vahim tabloyu çoktan aşmış durumda! Kurbanı yere yatırmak için verilen savaşın, hayvana verdiği acıya mı sızlasın yüreğim, kafası, işkembesi ve diğer sakatatının ulu orta doğaya atılmasına mı karar veremedim…
Kurban demişken… Birkaç televizyon kanalında kurban kesmek Kur’an’da var mı yok mu tartışması oldu. Ben de bunlardan bir tanesinin ekran görüntüsü eşliğinde! İslam’da Kurban yokmuş… Kur’an-ı Kerim’de kurban kesmek değil kesmemek emrediliyormuş!” tarzında istihzalı bir paylaşım yaptım sosyal medya hesabımdan! Aman Allah’ım! Meğer ülkemde ve çevremde Kurban olayının dinimizin emri olmadığına inanan ne kadar insan varmış, paylaşımıma yapılan yorumları okuyunca hayrete düştüm!
Bir paylaşımım daha vardı sosyal medya hesabımdan “şehirlerarası otobüs firmalarının bilet satış ofislerinde “BU MÜESSESEDE NAMAZ MOLASI VERİLMEKTEDİR” tabelası görmek istiyoruz. Şeklinde bir arkadaşımın paylaşımını paylaştım! Yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede namaz molası verilmesini istemenin ne kadar büyük bir tehlike (!) olduğunu gördüm…
Dün gece de evimin balkonunda çay içerken, aşağıda bir belediye temizlik işçisi kardeşime gözüm ilişti. Bizim pislediğimiz kaldırım ve yolları temizliyordu. Hemen mutfağa koştum, bir bardak çay koyup aşağıya indim. Beraber çayımızı yudumladık ve sohbet ettik… Ecdadın temizlik kültürünü de çoktaan defnettiğimizi anladım bu sohbetle…
Savaşın en kızıştığı anlarda bile namazını terk etmeyen bir rehberin, temizliği ve dürüstlüğü Avrupalı seyyahları hayrete düşürecek derecede olan ecdadın ve ilk emri oku olan bir dinin mensupları olarak, bizi kim ne zaman dövüp bu hale getirdi, bilemiyorum! Ama şu bir gerçek ki, ringde üçüncü bir boksör dolanıyor! Yoksa biz bu kadar kötü dayak yemezdik!