Hararetli günler kapımızda. Tam baharın sonunda, yazın başında, seçimin yol açtığı sıcak bir hava kütlesinin etkisinde kalacağımız kesin.
Maalesef siyaseti elimize yüzümüze bulaştırdık…
Kişisel çıkarcılık, toplumsal çıkarın önüne geçti. Siyaset topluma değil, kişilere hizmet etmeye başladı. Oysa her ne kadar tam tersini kanıksamış olsak da, ahlaklı siyasetin gerçeği, topluma hizmettir.
Misal, ülkenin bir çatısı olduğunu düşünelim… Bu çatı, en tepeden aşağıya doğru sırasıyla basamaklardan oluşur. Her bir basamak, ülkenin önce toprak bütünlüğünü, ardından ekonomik gücünü ve milli değerlerini temsil eder.
Hükümet, yani devlet bir ülkenin çatısını oluşturur. Ancak çatıyı ve basamakları ayakta tutan, ülkenin temel direği halktır. Bu sebepten dolayı toplumu oluşturan bireyler özel ve değerlidir. Fikirleri, istekleri, seçimleri önemlidir.
Halkın, kendi ülkesinde güven ve huzur içinde yaşaması için, sağlam bir çatı oluşturulması gerekir. Bu da ancak ahlaklı siyaset ile mümkündür.
Yalnız biliniz ki siyasetçiler özelleştirmeyi pek severler. Hükümet olduklarında, eteklerindeki birçok kurumu özelleştirirler. Yani paraya çevirirler.
Ama seçim dönemlerinde toplumun oyunu küçük bahşişlerle genelleştirirler.
İşte bu ahlaksız siyasetin omurgasıdır. Oyunu genelleştiren bireyler, böyle bir siyasetten kendi haklarını korunmasını bekleyemezler. Siyasetçi size değil, kendilerine hizmet eder.
Şurası kesin ki; artık toplum için siyasetin sağı solu kalmamıştır.
Toplum geçmişlerine saygı bekler, geleceğe güvenle bakmak ister. Milletçe el ele verip ayağa kalkınmak ister. Her türlü kirliliğin siyasetten ve siyasetçilerden uzak olmasını ister. Çünkü insanca yaşamak temiz siyasetten geçer. İnsanlığa medeniyeti öğreten bir millet, ahlaklı siyaseti hak eder.