Tarihi bir kimlik taşıyan her şehir sabır yüklüdür ve kendine has asil bir duruşa sahiptir. Ruhunun her bir sayfasının derinliklerinde muhatabını şaşırtan öyküler barındırdıklarına tanık oluruz. Ahbaplığı koyulaştırdıkça, konuştukça bize açılır şehirler.
Üzerindeki örtüyü kaldırdığımız vakit anlarız ki onların da bize benzer ve bizden farklı yanları vardır.
Tarih dediğimiz beşeri alan mitolojilerin, hikâyelerin, efsanelerin, menkıbelerin daha nice bilmecelerin koynunda büyüyerek günümüze kadar gelip ulaşmıştır. Hangi şehrin ismi başta olmak üzere ne zaman ve nasıl kimlerce kurulduğu, kısaca tarihçesini, hakkıyla bildiğini iddia edebilecek kaç kişi çıkar dersiniz? Yada bu fikirlerin doğruluğunu hangi bilirkişi test edip onaylayacak?
Bir şehri cazip yapan, nevi şahsına münhasır kılan da işte birazda bu belirsizlik değil mi?
İnsanların hayallerini, duygularını, düşüncelerini, tecrübelerini, farklı kaynaklardan beslenen sözlü tarih bilgileri şehrin ekâbir takımının destansı hikâyeleri, kahramanlık destanları, aşk öyküleri, veli kerametleri hafızaların bulanık girdaplarından çıkıp dillerde ve gönüllerde yaşar.
Tılsımlı halleri ehil olmayan insanların diline düşünce değerini yitirir. Şehirler ne kadar güzel olursa olsunlar safdil ve sefil mirasyedilerin elinde işportaya düşen kıymetli eserler gibi kadri kıymeti bilinmez, değeri düşer ruhu lime lime olur.
İnsanların tarihle kurdukları duygusal bağlar öncelikle aile tarihi sonra köy-mahalle daha sonra şehir tarihi ile kökleşir. Bu hislerle insanlar kendi küçük dünyalarının büyük saadetlerini doyasıya tadıp yaşarlar.
Kastamonu mazisi yarım asır öncesine kadar gitmeyen nevzuhur yerleşim yerlerine özenmemeli asaletini korumalı. Kimliğini, kültürel dokusunu, estetiğini, mimarisini kolay kolay kaybetmemeli. Siz ne dersiniz bilmem ama bence şehir daha soylu ve asil, kent yüzeysel, tarihsiz, birikimsiz ve dahi sevimsiz.
Şehirler sabır yüklüdür. Yarınların güneş yüzlü çocukları çoğunlukla beton duvarların arasında doğup büyüyecekler. Yıkıntılar sonrası yine hiç tereddüt etmeden tarih ve medeniyetin şefkat dolu sinesine yeniden koşacak, kendilerine bir yerler arayacak, sıcak bir yuva bulmaya çalışacaklar.
