Değerli arkadaşlar, okurlarımız ve dostlarımız.
Ülkemiz, tarihinde çok az görülen bir belirsizlik içerisinde 2015 Haziran seçimlerine fora yelken gidiyor.
Bana soranlar ve soracaklar olursa derim ki, bu seçimler ülkemizde iyi şeylerin değil ama yeni ve geçmişe oranla daha acı ve daha katı sancıların bir başlangıcı olmaya aday.
Canımız böyle istemiyor ama soframıza konulan tepsiden çıkan ve çıkması büyük olasılık olan bu. Ve yine diyorum ki 2016 yılı bu güzelim ülkenin hiç de hak etmediği bir kırılma yılı olacak.
Medyumluk falan yapmıyorum, sanıyorum ve birlikte göreceğiz. Yanılmaktan inanılmaz mutluluk duyacağım. Buna inanın.
Haziran seçimlerinde biz, kendi öz irademizle (!) ve kendi ellerimizle parlamentoya birilerini göndereceğiz. Göndereceğimiz ve görevlendireceğimiz bu arkadaşlar bizim “vekilimiz” olacak ve asıllar olarak tüm günah ve sevaplar onlardan önce bizim hanemize yazılacak. Bu arkadaşlarımız kah kürsüye çıkacak, sözler söyleyecekler ve el kaldıracaklar kah da geldikleri ve yetki aldıkları insanlara karşı bir “vefa” borcu ödemeye çalışacaklar.
Yineliyorum; bizim adımıza…
O zaman iki önceliğimiz acımadan gözlerimize ok gibi saplanıyor. Bir: Biz kimiz? İki: Biz ne istiyoruz?
Biz, Kastamonuluyuz. Öyleyse, (bana göre) tamı tamına atmış beş yıldır göremediğimiz ama çoktan hak etmiş olduğumuz ilgiyi istiyoruz.
Ben örneğin, köyüme gitmeyi, orada yaşayabilmeyi, çocuklarımın oralarda iş bulmasını ve doyabilmesini, torunlarımın çağdaş yaşamdan eksik kalmadan oraları soluklamasını istiyorum. İyi de bu saydıklarım için neler var ki bizim oralarda?
Niye gidem ki?
Herkes İstanbul’a, Ankara’ya, İzmir’e, Bursa’ya, Ereğli’ye, Karabük’e, İzmit’e giderken ben niye köyüme gidem ki? Çağıran var mı ki?
“Şunun için gitmelisin” diyen bir dil gerekmez mi? Sözüne sahip, eline egemen, kendi geleceğine değil kentin geleceğine adını kazdırabilecek kadar yürekli, becerikli ve özverili kimlikler, vekiller gerekmez mi?
Gazetemizin bir önceki sayısında milletvekilliği için aday adaylığını açıklayan Murat Demir ile Hüseyin Karadeniz’in söyleşisini okudum Murat Demir’in, Kastamonu ile ilgili düşüncelerini ve düşlerini okudum.
Daha çok arkadaşımız çıkacak, çıkmalı da. Ama hepsi de alkışı hak edecek olmalılar.
Kendisini aday adaylığını açıklayan ilklerden olarak tanımladığı için Murat Demir’den başlamalıyım bu mektupların ilkine. Kendisini tanımıyorum. Bu, bu köşede bir yazı yazan insan açısından eksiklik tabi. Ama kalıcı olan yazılarından yola çıkmak durumundayım ve yakın zamanda da tanışırız diye düşünüyorum.
Kastamonu ile ilgili değerlendirmelerinde altını kalın çizgilerle çizdiğim noktalar oldu. Ancak, daha da geliştirilmeli diye düşündüğümü de söylemeliyim. Sanıyorum süreç içerisinde bu da olacaktır ama Sayın Demir’i tek başına bırakmamak; ne istediğimizi de yol açıcı olarak dillendirmeliyiz. Kastamonulular istedikçe aday adaylarımızın ve adaylarımızın projeleri daha çok yarışacak ve daha tutarlı duruma gelecek; heyecanlar yarışacaktır.
İnanarak söylüyorum; Kastamonu doğru istemeyi bildikçe, Kastamonu adına yola çıkanlar bunu anladıkça ve dinledikçe, Kastamonu iyi anlaşılınca ve doğru yönetilince yakın geleceğin gözde kentlerinden birisi olacaktır.
Aday adaylarımız ve aday olarak belirlenecek arkadaşlarımızın odaklanacakları nokta aslında özet olarak ortada.
Başta Murat Demir olmak üzere ardından açıklama yapacak tüm arkadaşlarımızın yanlarında bolca kağıt havlu bulundurmalarını sağlayacak bir Kastamonulu katılımı olsun ve bol bol terlesinler isterim.
Bu da asıl olarak kalacakların sorunu…