Hayat bizim bütün acılarımıza diğerlerinin de mutluluklarına rağmen inadına devam ediyor. Acılarımızı mutluluğa dönüştürmeyi öğrenmek adına ki ben bunu krizi fırsata çevirmek diye adlandırıyorum işte bunu başardığımızda her şeye rağmen devam eden bu hayatta yerimizi mutlu bir insan olarak almayı başarabiliriz.
Çok eşlilik bu ilişki içinde yerini bir şekilde alan kişiler dışında bizlere sıkıntılı bir durum gibi görünse de aslında yaşayanlar yani taraflar için durum hiç öyle dışarıdan göründüğü gibi iç karartıcı değildir.
Çok eşliliğin her erkek için uygun bir durum olmadığını bir önceki yazımda ifade etmiştim. Ruhsal, bedensel, cinsel ve maddi bakımdan her erkek ayrı yaratılmıştır. Kimi erkek için tek eşlilik bile uygun bir durum olmayabilir.
Bu sebeple yazılarımın her erkek için kaleme alınmadığı özellikle ifade etmek istiyorum. Eğer erkek bir kadından yeterli derecede hizmet, sevgi, ilgi ve alaka görmek istiyorsa bunun bir tek ama oldukça da riskli bir yolu vardır. O da kadında rekabet duygusunu uyandırmak…
Ruhunda rekabet duygusu uyanan kadın her anlamda davranışlarına kalite katar. Diğerinden daha güzel, daha başarılı, daha anlayışlı, daha sevecen ve daha kadın olmak gibi…
Bu durum birlikteliği daha anlamlı ve keyifli kılar.
Çok eşliliği özellikle kadınlar için mutsuzluk olarak görenlerin mutsuz bir birliktelik sürdüren kadına ya da boşanmada rekora koşan toplumumuzun durumuna bir göz atmasını önemle rica ediyorum.
Çok eşlilikte asıl ağır fatura ne ilk eşe ne de diğer hanımlara kesilmektedir. Bu durumda en çok mağdur ve mazlum olanın erkek olduğuna dair fikrim aksini görünceye kadar da sanırım devam edecektir.
İlk eşini mağdur etmemek adına onu boşamamış diğer eşlerine de ilk eşine sunmuş olduğu imkânları sunmak adına her anlamda performansını misliyle arttırmaya çalışmış ve sonunda madden ve manen de zarara uğrayan tek kişi olma ünvanını kazanmıştır.
Böylesi bir durum içinde olan erkeği önce alkışlamak ardından da kendi elleriyle ve rızasıyla içinde bulunduğu durumdan ötürü kendini bir kez daha kutlamak istiyorum.
Erkeğinin sahibi olduğunu düşünen kadın elbette onu paylaşamaz. Sahibi olduğunuzu düşündüğünüz kişiden imtihan olmayı göze alabiliyorsanız mutsuz olmayı tercih ediyorsunuz demektir.
Erkeğini hayat arkadaşı olarak gören kadın onunla birlikte olduğu her anın tadını çıkarmayı ve ondan her anlamda istifade etmeyi bilir. Böylece mutlu olmak onun için ulaşılması zor bir durum olmaktan çok uzaktır.
Sevgili hanımlar, kıskançlık duygularını bilgi, maneviyat ve başarı gibi durumlar için ruhunuzda canlandırabilirseniz eşinize de kendinize de huzurlu bir aile ortamı sağlamış olursunuz.
Aldatılma duygusu ise şeytanın bize kurduğu o hain tuzaklardan sadece bir tanesidir. Bu tuzağa da maalesef biz kadınlar çok çabuk düşmekteyiz. Zaten gitme fikrini aklına ve gönlüne koyan bir erkeğe engel olmak hiçbir kadının harcı değildir. Bizi kemiren bu duygudan kurtulmanın tek yolu ise önce kendimize hayran olacak derecede kendimizi geliştirmeye çalışmak daha sonra ise çevremizdekileri kendimize hayran bırakmaktır.
Mutluluğunu bir erkeğin dudaklarından dökülecek birkaç güzel kelimeye bağlayan kadın ömrü boyunca tek eşli de olsa asla mutlu olmayı başaramaz.
Çok eşlilikte yerini bir şekilde alan bir kadına karşı olumsuz bir davranışta ve söylemde bulunmamız o kişinin mutsuzluğunda payımız olması anlamına gelmektedir. Bunun ise çok ciddi bir vebal olduğunu düşünüyorum. Bu kararı alan kişiye saygı duymalı bu durumu onaylamasak bile gayri meşru ilişkiler içinde bulunan ve zinanın kol gezdiği ortamlarda yaşayanlara dönüp bir bakmanızı asıl toplumuzda ki yanlışın nerede olduğunu görmenizi rica ediyorum.
Çok eşliliği, birçok kadının erkeğini gözünde adeta bir ilah gibi görmesine engel olabilmesinden dolayı sağlıklı bulduğumda söylenebilir.
Ayrıca yine çok eşliliği toplumdaki çarpık ilişkilerin, aldatmaların ve kızlarımızın evde kalma sorunlarının ortadan kalkması noktasında da ciddi bir rol oynayacağını düşünüyorum.
Taraflar arasında çok eşlilik
Eşi tarafından aslında aldatıldığını düşünen ilk eş toplumun desteğini de alarak kendi vicdanında her zaman mağdur olan taraftır. Acaba bu durum gerçekten de böyle midir?
Bu sorunun cevabını öncelikle taraflar açısından mağduriyetin ne demek olduğunu açıklayarak cevabını verebiliriz.
Toplumumuzda eşinden ayrılmış birçok kadın ya gayri ahlaki bir ilişkiler zincirinde yer alarak ya da hak etmediği çalışma şartlarında hayatını son derece sağlıksız bir biçimde sürdürerek yaşamaya çalışmaktadır. Durum böyleyken bir kadın için asıl mağduriyetin bir eşe sahip olmamak dolayısıyla da geçim sıkıntısıyla beraber yaşamak anlamına geldiğini de belirtmeliyim.
Bu durumda asıl sıkıntı çeken ve hiçbir kanuni hakka sahip olmayan diğer eşlerin durumunun ilk eşe göre daha iç karartıcı olduğunu düşünüyorum.
Çok eşliliği diğer eşlerin mağduriyetinden dolayı onaylamayan kişiler ile yaptığım tartışmalar çok sıklıkta olmaktadır. Bir kadın eğer bir erkeğin 2. 3. ya da 4. Eşi olmayı tercih ederken kanuni haklarından gönül rızası ile vazgeçmiştir. Bu durumda yapılacak en akıllı davranış kişinin geleceği ile ilgili maddi kaygılarını nikâhın başında dile getirmesidir.
Eşleri arasında gerek maddi gerekse manevi adaletsizlik yapma ihtimali olan bir erkek zaten böyle bir ilişki içinde yerini almamalıdır. Aldığı takdirde asıl mağduriyeti adaletsizliği sonucu kendi elleriyle kendi cehennemini hazırlayarak zaten yaşayacaktır. Çünkü hem bu dünyada huzursuzluk yaşayacak hem de adaletsizliğinden dolayı ahretini zayi edecektir.
Bu durum erkeği ikinci bir eş tercih etme durumunda oldukça hassas davranması için caydırıcı etkisi olan bir gerçektir.
Böylesi birçok eşlilik durumunda ilk eşinden ayrılmayı ve eşini mağdur etmeyi düşünmeyen beylerin bu davranışını da takdire şayan buluyorum.
Bu fikrime şiddetle karşı çıkan kişilerin boşanan kadınların mağduriyetini dikkatle incelemesini öneriyorum. Elbette ki eşinden ayrılmış ve iyi şartlarda yaşamaya çalışan kadınlar da bulunmakta. Lakin bu kadınların oranı konuya dâhil edilemeyecek kadar azdır.
Bütün kadınlar temelde aynıdır. Bütün erkeklerin birbirinden farksız olduğu gerçek gibi…
Erkeklerin doğasında var olan çapkınlık sadece dünya görüşlerinden dolayı farklı adlandırılmaktadır. Dindar bir erkek için nikahlı eş, diğer bir düşünce yapısı için sevgili, metres… Gibi.
Bu durumunda haram olana yaklaşmayan erkeklerin eleştirilmesini oldukça yanlış bir durumundur. Zinanın suç olmaktan çıktığı toplumumuzda her dakika kadınların aleyhine çalışmaktadır.
Durum böyleyken sınırlarımızı zorlayan bu çapkınlık durumunu kabullenmenin biz kadınları daha az yıpratacağını düşünüyorum. Vicdanen eşine karşı her türlü sorumluluğunu yerine getiren bir hanımın da kendini böylesi bir durum içinde bulması kendisini suçlaması anlamına gelmemelidir. Eşini aldatmayı aklına koymuş bir erkeğe engel olmak hiçbir kadını harcı değildir.
Eşlerimizi hayatlarına sahip olduğumuz kişiler olarak görmek yerine hayat yolcuğunda ki yol arkadaşımız olarak görmek ilişkimize daha fazla kalite katacağı gibi acı çekmemize de engel olabilecek bir yaklaşım biçimidir.
Son söz son cümle: Seçim Siz’indir. Ya ilişkinizde seven ve sevilen bir kadın olarak yaşarsınız ya da kendi yalnızlığında hayata tutunma mücadelesi veren diğer kadın.