Çok fazla değil, 50 yıl önce fabrikalarda değil evlerde kumaş dokuma tezgahları vardı. Şekilleri birbirinden farklı ama lezzeti aynı olan sebzeler ve meyveler mutfağa bahçe mesafesi uzaklığından gelirdi. Sular dağdan kapının girişine gelse dualar edilir, zor da olsa alın teri toprağa akıtılırdı. Doğum günlerinin tarladaki mahsulün zamanına göre hesaplanmaya çalışılan günlerde insanların eceli olan hastalıkların tedavisi günümüzde aşı ile tedavi edilebilecek seviyedeydi.
Temiz bir doğa artık daha az karın doyuruyordu…
Modernleşmek, para kazanmak ve birçok farklı sebeple insanlar alnını secde diye yasladığı topraklardan vazgeçti, vazgeçirildi…
Domatesin rengi mavi olsun, ”patlıcan kare olsa acaba nasıl olur” diye genetiğiyle oynanan meyve ve sebzeler…
Şıklığı ön planda tutmak için sentetik kumaşlardan tasarlanan giysiler…
Komşuda patlama olunca “Aaa bize birşey olmaz, bakın bende bu çayı içiyorum” diyen duyarsız yetkililer…
Güneş ışınlarının fazlasının zararlı olduğu halde bronzlaşma çabaları, fabrikalar, cipsler, asitli içecekler…
Artık doğamızda bedenimizde temiz kalmakta oldukça zorlanıyor.
Çağımızın hastalığı Kanser…
Türkiye’de yılda 175 bin kişiye kanser teşhisi konuluyor. Bölge veya şehirlerarasında kanser görülme sıklığı açısından önemli farklılıklar bulunmuyor. Bununla birlikte Türkiye’deki kanser vakalarının önemli bir kısmı sigara ve obezite ile ilişkili.
Kadınlarda meme, erkeklerde ise akciğer kanseri birinci sırada yer alıyor.
Doğru korunma stratejileri ile kanser vakalarının üçte biri önlenebiliyor. Çevresel etkenlerin yüzde 90-95 oranında etkili olduğu kanser oluşumunda; kötü beslenme, sedanter yaşam, tütün ve alkol kullanımı ile güneş ışığının zararlı etkilerine maruz kalma gibi çevresel etkenlerin kontrolü kanser görülme sıklığını azaltıyor.
Kanser tedavisi süresince hastalar iyileşme sürecinin yanı sıra kullandıkları ilacın yan etkilerini de düşünmek mecburiyetinde kalıyor.
Moral bozukluğu ise hangi türden olursa olsun kanserin baş düşmanlarından biri.
Peki, Türkiye’de kanser yeterince tanınıyor mu?
Hasta ya da yakınları haricinde diğer kişiler kansere yakalanabilme ihtimalini ne kadar düşünüyor? Acaba kanserin ciddiyetinin yeterince farkında mıyız?
Son zamanlarda özellikle kadınlara yönelik ücretsiz kanser tarama merkezlerinde yapılan meme kanseri teşhisi ve smir testleri bu hastalıklar hakkında bilinç oluşturdu. Fakat muayene sonrası kanser çıkmazsa ilerleyen günlerde doktorun verdiği kontrol randevularına gidilme gereği duyulmuyor. Ertelenen doktor kontrolü gibi gözükse de sağlığımızla oynadığımız bir kumar.
Ailede herhangi bir kanser vakasının bulunması sonraki nesillerin risk grubu içerisine girmesine sebep olmaktadır. Çoğumuzun aklında bu bilgi bulunsa da tedavinin masraflarından çekindiğimiz için vazgeçiyoruz.
Bu noktada devletin devreye girmesi gerekiyor.
Kadın kanserleri için yapılan ücretsiz sağlık taramalarının diğer kanser türleri içinde yapılması toplumun her kesiminin bilinçlenmesinde fayda sağlayacaktır…