Zalimlerin zulmünü yaşamayan mazlumlar diyarı olmasa gerek. İnsanların yaradılış özgürlüğünü ve tercih hürriyetini zapt u rapt altına almaya çalışmayan engin gönüllü insanların yaşadığı bir diyar da öyle…
Her sene Şubat’ta sevdiğiniz bir yakınınızı kaybetmenin acısı gibi, hayatınızı bağladığınız bir yerden koparılır gibi kocaman bir öbek ateş düşüveriyor yeniden zalimler diyarından yaşadığımız güne.
Evet, tahmin ettiğiniz gibi 28 Şubat’tan bahsedeceğim.
Hani yazar diyor ya, ya ben yazmayayım da öleyim mi?
Koca Yunus da diyor ya, ya ben söylemeyeyim de öleyim mi?
Tıpkı onun gibi yazılmasa, söylenmese sanki acımız daha çok artacak gibi hissederiz her Şubat’ta…
Kimlerin hayalleri solmadı ki, kimlerin dünyaları kararmadı, kimlerin canına ateş düşmedi ki o zaman.
Kimlerin hayalleri tam orta yerinden kırılmadı ki…
Kimlerin hayatı değişmedi ki…
Hep bekledik sabırla… Hesabı sorulacak bir gün diye… Velev ki bu alemde olmasa da ahirette mutlaka sorulacak, buna iman ediyorum tüm kalbimle…
17 yaşındaydım…
Girdiğim sınavın tam ortasında bir görevli yanıma geldi ve “başınızı açın” dedi küstahça. Boş ve anlamsız gözlerle bakakaldım yüzüne. Tekrar etti ama bu sefer daha sert ve acımasız bir sesle “başınızı açııınn!!!” kendi kararıyla örtünmüş birini kendi kararıyla değiştirebilirsiniz. Bunu bilemediler. Kalemi kağıdın üzerine bıraktım ve yürüyen ayaklarımın altına öfkemi de alarak çıktım salondan. Yıllar içinde zaman değişti, devran onları da ezdi geçti… Zalimlerin benden esirgediği eğitim hakkını yıllar içinde elde edebildim şükür. Yıllarca hayalini kurduğum İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü kazandım. Yaşamayan bilmez hayalini kurduğunuz yerden geçerken gözlerinizi ölümüne kapatma arzunuzu… Kimse bilmez yüreğinize o anlarda içinize akıttığınız gözyaşlarınızı…
Kayıt olduğum gün o kapıdan girdiğimde küçük dünyam apaydınlıktı. Aldığım nefes ab ı hayattı bana o gün. Gökyüzü elimi uzatsam tutabileceğim kadar yakındı ve sonsuz maviydi.
Yüreğimde yeryüzünün tüm kuşları uçuyordu o gün.
Duvarlarına dokundum okulumun… Sınıflarına koklayarak girdim. Gün boyu bahçesinde oturdum. Koca binayı kaç kez gezdim hatırlamıyorum. Bana Safa ve Merve arasında muştulanan haber gibiydi adeta.
Neden dedim neden?
Bu kadar acımasız olacak ne vardı ki?
Ne yapmıştım ben ne yapıyordum şimdi?
Benden aldığınız yılları üç misli geri almayı başardım… Size rağmen… Sizin zulmünüze rağmen sımsıkı tutundum hayata… Yapamadınız, beceremediniz…
Ben yine “ben” olarak kaldım çünkü…