OYUMUN RENGİ
(Tanıdığım onlarca yalancıya ithaf olunur)
Binlerce yıldır insan olmaya çalışan insan görünümlü canlılar olarak evrenin her yerine kök salmışız ve saldırıyoruz.
Yalan söyleyerek çirkinleşmek istemiyorsak eğer, bütün hasta hallerimizin nedeninin bin üç yüz gramlık beynimizin içerisinde dolaşıp duran gizli mi gizli, ayıp mı ayıp, haksız mı haksız, onurlu mu onurlu, kibirli mi kibirli, kıskanç mı kıskanç, kavgacı mı kavgacı, saldırgan mı saldırgan, ödlek mi ödlek, çaresiz mi çaresiz, umutlu mu umutlu, sevecen mi sevecen, duygusal mı duygusal… Olmamızdan kaynaklandığını saklamamız gerekmektedir.
Yalan söylemeyeceksek eğer, yalan söyleyerek olmadığımız kendimizi başka görüntülere sokmak istemiyorsak eğer ve beni bilen bütün çıplaklığımızla bilsin diyebiliyorsak ve yalnız kaldığımızda kendi yalanımızın tutsağı olmak istemiyorsak eğer, korkuyu yüreklice silmeliyiz beyinlerimizden.
Bakınız;
7 Haziran seçimleri geldi ve seçimle ilgili son yazımdır bu.
Kitaplardan okuduklarımın dışında yaklaşık kırk yıl seçim yaşamış bir insan olarak söylüyorum:
Seçmen uyanıklığı bir gün işe yarar. Bilemediniz, birkaç gün. Ama bu uyanıklık günün birinde bir felaket olarak tepemize çöker; kıvıracak yerimiz de kalmaz.
Örnek mi?
Evren, yüzde 91,5 ile hem anayasayı hem de kendi cumhurbaşkanlığını kabul ettirdi.
Adıma söylüyorum, o adam benden çok şey aldı götürdü ve ben o yüzde 91,5’in içerisinde olmadım. Cenazesi de beni hiç ilgilendirmedi. Peki, yüzde 91,5 içerisindekiler neredeydi? Ben biliyorum; yeni yamanmaların peşindeydiler. Kişilik mi bu?
Ya Özal’ın çok kanatlı kelebekleri!
Hepsi şimdi imam ve imame olmadılar mı?
İki silahı varmış da, yüzlerce mermisi varmış da…
“Ulan” derler adama, “bizim gelin almaları görsen yedek donun olmadığı için kürüz diplerinde sabahlarsın!”
Bu tiplerin Osmanlı’da prim yaptığını, bir tarihçi olarak biliyorum. Örneğin cüceler (biyolojik bir eleştiri asla değil) hep çok sevimli olmuşlardır. Ve o cüceler ne derse desinler kimse onlara kızmamıştır. Ama o cücenin söylediğini cüce olmayan bir kişi söylese, kendisini bostancı başının (devletin resmi celladının) önünde bulurdu.
Ödleklik etmemeye çalışarak söylüyorum ki okurlarımız da bilsin diye;
Oyum; insanın insan olduğuna saygı duyan ve kendisine ayrıca kümes yaratmaya kalkışan sahte ve korkak horozlara kendisini teslim etmemiş olanlara;
Oyum; akla ve bilime ihanet etmeyip, Türk kimliğini ayaklar altına almayanlara;
Oyum, milyonlarca insanın yoksul tırnakları ile kazıyıp torunlarına bıraktığı bir ülkeyi, o insanların torunlarından alıp güç olarak satışa çıkarmayanlara…
Oyum, beni aşağı sınıf olarak görüp kendi aşağılık ve soysuzluğunu yukarı sınıf olarak görmeyenlere…
Oyum, paylaşmayı onur sayanlara…
Bir Fransız özlü sözü ile sonlandırmak isterim: Gözlerimizin rengi farklı olsa da gözyaşlarımızın rengi aynıdır.
Haydi, kolay gelsin.