Her başlangıç sancılıdır. Her yeniyi Tanıyamazsınız çünkü. Tanımlayamazsınız. Alışamazsınız kolay kolay. Sığ gelir, ürkütür sizi. Tedirgin eder.
Mucitler, kaşifler bu yüzden kızgın kızakta yürütülmüştür tarih boyunca.
Peygamberler, evliyalar, devlet adamları, din adamları…
Velhasıl insan yeniliğe kapalı, derinliğe kapalı olduğundan…
Düşünmek yorucudur çünkü irdelemek, sorgulamak, sınamak, yorucudur.
Bu haliyle tarihten bir ilkin açtığı bir çığırdan bahsedelim:
Hezarfen Ahmet Çelebi, (d. 1623 – ö. 1640)
Zamanın ötesinde yaşayan biri.
Kendi geliştirdiği takma kanatlarla uçmayı başaran ilk insandır, 17. yüzyılda Osmanlı’da yaşamış Türk bilginidir. 1623-1640 yılları arasında saltanat süren Sultan IV. Murat zamanında, uçma tasarısını gerçekleştirdiği ve geniş bilgisinden ötürü halk arasında, “Bin Fenli” anlamına gelen Hezarfen olarak anıldığı bilinmektedir. (Hezar, Farsça 1000 sayısını nitelemektedir.)
İlk uçma denemelerinde, 10. yüzyıl Türk alimlerinden İsmail Cevheri ’den ilham almıştır. Cevheri’nin bulgularını iyice inceleyen ve öğrenen Çelebi, kuşların uçuşunu inceleyerek tarihi uçuşundan önce hazırladığı kanatlarının dayanıklılık derecesini ölçmek için, Okmeydanı’nda deneyler yapmıştır. Ayrıca, Leonardo Da Vinci’nin uçma konusundaki çalışmalarında kendinden çok önce bu konuda deneyler yapan İsmail Cevheri’den ilham aldığı sanılmaktadır. 1632 yılında lodos bir havada Galata Kulesinden kuş kanatlarına benzer bir araç takıp kendini boşluğa bırakan ve uçarak İstanbul Boğazı’nı geçip 6000 m. ötede Üsküdar’da Doğancılara inen Hezarfen Ahmet Çelebi, Türk havacılık tarihinin en kayda değer simalarından birisidir. Bu uçuş hakkındaki belgeler şimdiye kadar sadece Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesindeki ifadesinden ibarettir. Bu olay Osmanlı Devleti’nde ve Avrupa’da büyük yankı buldu ve dönemin padişahı IV. Murat tarafından da beğenildi. Sarayburnu’ndaki Sinan Paşa köşkünden bu durumu seyreden Sultan, Ahmet Çelebi ile önce çok yakından ilgilenmiş, hatta Evliya Çelebiye göre “bir kese de altınla” sevindirmiş, ancak bu derece bilgili ve becerikli birisinin tehlikeli olabileceğini düşünüp, “Bu adem pek havf edilecek bir ademdir, her ne murad ederse elinden gelür, böyle kimselerin bakaası caiz değil” diyerek onu Cezayire sürgün etmiştir.
Bu hikaye sadece bir tanesi.
Benzer pek çok hikayesi bulunan tarihin nice yürek pusulaları vardır. Yenilikçi ve derinliği olan. Bilim bu aykırılıklarla vücut bulmuştur. Hepsi de düzene aykırı olunduğundan yadırganma ve anlaşılmama yaşamlarında olağan olmuştur.
Şimdi yazılan ve okunan tarihte engelleyenler değil, engelleri aşanlar yazılıyor.
Yenileyen ve derinleşenler…
Selam ile.