”Fırtınalar beni korkutmuyor,
Çünkü kaptanlığı öğreniyorum artık…”
Lousa May Alcott
Pek çoğumuzun hayatı başarı merdivenlerini kolayca çıktığı bir yolculukla geçti diyemeyiz.
Hep bir çaba, mücadele, azim ve dua…
Zaten bu şekilde olursa hayatımızdaki değerlerin kalıcılığı söz konusu. Kaptanın iyisi fırtınalı havada belli olur misali, en olmadık zamanda suratımıza fütursuzca çarpıveren zorluklarla mücadeleyi öğrendikçe, daha çok güçlenecek, daha gür bakacağız gökyüzüne, daha sağlam kök salacağız toprağa ve yaşama.
Bugün çocuklarda değerler eğitimiyle ilgili bir seminerdeydim.
Uluslararası kıyaslamalarla kendi kültürümüzü anlatan sunumlarıyla bizi aydınlatan sayın Prof. Dr. Gelengül Haktanır Hoca’mızla çok güzel bir gün geçirdik.
İş dönüp dolaşıp ailelerin kendini yetiştirmemesinde odaklandı.
En çok da anneler.
Çünkü annelerin yetiştirdiği çocukla hayata başlıyor çocuk.
Okuldaki davranışlarını evdeki tavırlar ve tutumlar belirliyor.
İlk temel aile.
En temel de o.
Siz doğru taşları yanlış yere koyarsanız, ya da yanlış taşı doğru yere koymaya çalışırsanız, eğitim ya da maddi imkanlarla o yapıyı düzeltmeniz mümkün değil.
Aileler okumuyor, okuma alışkanlığı olmayan insanda fark etme alışkanlığı da olmaz. Hayatın içinde olan her şeyi kanıksar. İtiraz etmez, sorgulamaz, fikir beyan etmez. Müthiş bir “banane” cilik yaşar.
Çelişkisi olmaz, analiz etmez, yadsımaz, yadırgamaz, sentez edemez.
Halbuki, sorgulayan yaşayandır.
Yaşayan insanlar bilinçlerini sorgulayarak kazanırlar.
Oysa bizde köklü bir itaat kültürü var, her şeye.
“Çocuklar konuşmaz, çocuklar karışmaz, çocuklar anlamaz… “ liste uzar gider.
Halbuki bilinçli bireylerin hayata tutunmasını istiyorsanız, onları dinlemekten korkmamalısınız. Kendinizi geliştirmekten. Üretmekten….
Hepimizin işi çok, vakti az, katılıyorum. Ama hiçbir iş küçük ve kocaman bir yüreğin hayata tutunmasına vesile olacak olguları ıskalayacak kadar olmamalı.
Çünkü geçen zaman geri gelmeyecek.
Bizim o gemi var ya, işte o bu yüzden hep karada kalacak…
Selam ile.