BİR SEMPOZYUMUN ARDINDAN
22-23 Mayıs 2014 tarihlerinde, Kastamonu Üniversitesi bir sempozyum düzenledi. Uluslararası Malazgirt’ten Osmanlıya Selçuklu Sempozyumu…
Sempozyuma yapılan başvuru sayısı 90 oldu. 90 bildiriden tam 83 bildirinin iki günlük zaman zarfında sunumu gerçekleştirildi. 7 bildiri sahibi geçerli mazeretleri sebebiyle gelemediler… Ve bu bildiriler içinde özellikle Türk Cumhuriyetleri’nden gelen yirmiye yakın akademisyenin bildirisi dikkat çekti…
Sempozyum düzenleme kurulunu oluşturan Kastamonu Üniversitesi Tarih Bölümü’nün öğretim üyeleri Yrd. Doç. Dr. Ahmet Öğreten, Yrd. Doç. Dr. Mustafa Eğilmez, Yrd. Doç. Dr. Sibel Kavaklı ve Yrd. Doç. Dr. Fahri Maden; böylesine geniş kapsamlı, böylesine ağır ve böylesine önemli bir etkinliğin altından başarı ile kalktılar…
Bu kapsamda şimdiye kadar yapılan üçüncü sempozyum, Selçuklu medeniyeti her yönüyle ele alan yedinci etkinlik olması sempozyumun önemini anlamamız için verebileceğimiz istatistiki iki veri sadece…
Kastamonu kimliği için önemi ise; dünya tarihinde çok önemli bir yer tutan Selçuklu tarihi içinde Kastamonu kimliğinin de Kastamonu Üniversitesi sayesinde hak ettiği yeri almış olması.
Memleketim Azdavay için ise bambaşka ve çok daha önemli bir yer tutuyor bu sempozyum. Tarihi geçmişi hakkında doğru dürüst bir bilginin gün yüzüne çıkarılamadığı, 1981 Azdavay İlçe Yıllığı haricinde kendisini anlatan bir kitaba bile sahip olamayan Azdavay ilçesi, uluslararası bir sempozyumda bildiri konusu oldu. Üstelik Selçuklu tarihi içinde yer alarak. Yani 1824 yılında Daday’a bağlanan bir nahiye olmasının ötesine taşıyamadığımız Azdavay’ın 1305 tarihinde kadılıkla idare edilen ve Candaroğulları Beyliği’nin 36 kadılık biriminden birisi olduğu dile getirildi. Kalem yine zülfiyare dokunmadan edemedi. Azdavay denildi mi akan suları durduran kalem, Azdavay adını duyunca yine çenesini düşürdü…
Türkiye’nin dört bir tarafından ve Türkiye dışından ilimize çıkartma yapan yüze yakın akademisyen, Selçuklu kimliğini anlatırken; Kastamonu kimliği de üniversite bünyesinde kendini anlattı onlara… Kastamonu’ya ilk kez gelen birçok akademisyen hayranlığını, şaşkınlığını gizlemedi, gizleyemedi… Ilgaz’ın dumanlı tepeleri ardındaki bu cennetin kendisini nasıl bu kadar saklı kılabildiğine şaşırdılar… Bir açık hava müzesini andıran tarihi eserlerinin çokluğu ve imar edilmiş halini hayranlıkla izlediler…
Ve sempozyumun kapanış oturumu aslında her şeyi anlattı…
Kapanış oturumunda konuşan birbirinden değerli akademisyenler;
– Kastamonu Üniversitesi gibi genç bir üniversitenin böylesine geniş kapsamlı ve büyük bir etkinliği başarı ile gerçekleştirmesini, sempozyum düzenleme kurulunu oluşturan Ahmet Öğreten, Mustafa Eğilmez, Sibel Kavaklı ve Fahri Maden hocaları tek tek tebrik ederek ifade ettiler.
– Kastamonu’nun tarihi eser zenginliğinin sadece sayısal zenginlik olarak kalmaması, bir çok ecdad yadigarı eserin imar edilmiş bulunması da altını çizdikleri diğer bir husus oldu ve Vakıflar Bölge Müdürlüğü kurumu da haklı bir takdirle anıldı.
– Belediyeciliğin artık sosyal belediyecilik anlayışına devşirildiğini, devşirilmesi gerektiğini ifade eden bilim adamları sadece il belediyesinin değil ilçe belediyelerinin de tarihi kimlik ve zenginliklerinin ortaya çıkarma, geleceğe taşıma sahasında taşın altına elini sokmasının zaruriyeti büyük harflerle dile getirildi.
– Kastamonu Tarihi Araştırmalar Merkezi’nin en kısa sürede kurulması gerektiği, Kastamonu kimliğinin Selçuklu, beylikler ve Osmanlı dönemine ait zenginliğinin gelecek nesillere en sağlıklı bir şekilde aktarılması gerektiği üzerinde ısrarla duruldu.
– Kastamonu Üniversitesi Tarih Bölümü akademisyenlerinin çok değerli bilim insanları olduğu ve öğrencilerin bu bilim insanlarından istifade etmesi gerektiği dikkate sunuldu.
Kastamonu Üniversitesi, uluslararası düzeyde gerçekleştirdiği Selçuklu kimliğini masaya yatıran sempozyumu alnın akıyla gerçekleştirerek, Selçuklu medeniyetini Kastamonu’da dile getirirken Kastamonu kimliğini de ilim dünyasının en yüksek perdesinden layıkıyla tanıtmayı başardı.
Başta Rektör Prof. Seyit Aydın olmak üzere, sempozyum düzenleme kurulu üyesi hocalarımızı, sempozyuma bildirileri ile katkı sağlayan akademisyen ve araştırmacılarımızı, sempozyumda gönüllü görev alan öğrencilerimizi, birbirinden değerli bildirileri dinlemeye gelen misafirleri, velhasıl sempozyuma katkı sağlayan herkesi yürekten tebrik ve takdir ediyorum…
Sempozyum etkinliği denizdi, aşılması gereken…
Ve önümüzde bir dere var şimdi. Sempozyum bildirilerinin bir kitapta toplanması meselesi… Sosyal belediyecilik mi yapılır yoksa sivil toplum örgütlerimiz, kuruluşlarımız, odalarımız ya da işadamlarımız mı taşın altına serçe parmağını koyar bilemem…
Sempozyum bildirileri en kısa sürede bir kitapta toplanarak basılmalı ve Kastamonu’da gerçekleştirilen bu mükemmel organizasyon ve tanıtım ölümsüzleşerek Türkiye’nin dört bir yanında, Türk Cumhuriyetleri’nde ve yurt dışında da Kastamonu kimliğinin en prestijli yayınlarından birisi olarak yerini almalı…
Deniz başarıyla geçildi… Derede boğulmamalı Kastamonu…