featured

Torna tezgahından sanayiciliğe…

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hüseyin Karadeniz ile SÜRMANŞET’in konuğu Malkan Makina Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Alkan…

Bozkurtlu iş adamı Mustafa Alkan tarafından Karaköy’de 1971 yılında küçük bir atölyede kurularak Türkiye’de ilk sanayi tipi buharlı el ütü imalatını yapan Malkan Makina, geçen 47 yıllık süreçte tekstil ve konfeksiyon sektöründe geliştirdiği sitemlerle dünyanın dört bir yanına ihracat gerçekleştiriyor.

Yatırımlarını banka kredisi kullanmadan kendi öz kaynaklarıyla hayata geçirmeyi prensip edinen firma, yurt içi ve yurt dışında kurduğu bayilik sistemi ile anahtar teslim fabrika projelerinde de yer alıyor.

Firmanın 2019 yılının ikinci çeyreğine kadar siparişleri olduğunu bildiren MALKAN Makina Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Alkan, mali bir kriz yaşamamasına rağmen çocuklarının farklı sektörlere yönelmesi sebebiyle ortak arayışında olduğunu bildirdi.

Her alanda olduğu gibi yüksek katma değerli ürünler üretip, bunu dünyaya tanıttığınızda başarının kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Malkan Makina Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Alkan, yarım asra yaklaşan ticari serüvenini İstamonu’ya anlattı.

Bugün Türkiye’nin ve dünyanın önemli markaları arasında yer MALKAN MAKİNA’nın üretiminden geliştirilmesine kadar her alanında varsınız. Markalaşma sürecinin ilk adımlarını nasıl attınız?

1948 yılında Bozkurt’un İlişi köyünde doğdum. İlk okulun ardından 12 yaşımda geldiğim İstanbul’da geçtiğimiz haftalarda İstamonu sayfalarında röportajı olan Ömer Dalgakıran’ın yanında tornacı çırağı olarak işe başladım. Çoğu sektörün kullandığı makineler yurt dışından temin ediliyordu o zamanlar. Askerlik dönüşü arıza yapan yurt dışı üretimi olan bir el ütüsünün tamirini gerçekleştirdim. Ürünü ithal ettiğimiz için pahalıya mal oluyordu. Yaptığım incelemeler sonunda kısa sürede muadili olan bir ütü yaptım. Bu ütü aynı zamanda Türkiye’de üretilen ilk sanayi tipi buharlı el ütüsü olma özelliğini taşıyor şu anda da Rahmi Koç müzesinde sergileniyor. Piyasada kısa sürede ithallere göre dörtte bir daha uygun olan el ütüsünün üretildiği duyuldu ve ardı ardına siparişler gelmeye başladı. Bunun üzerine 1971 yılında Karaköy’de küçük bir dükkan kiralayıp uzun uğraşlar sonucu 5 adet ütüyü imal ettim. Hatta o sıralarda Türkiye’de bulunamayan bazı özel parçaları da kendim ürettim. Hem sipariş artıyordu hem ürün çeşidimiz hem de istihdam ettiğimiz kişi sayısı. 1973 yılında Kasımpaşa’da 300 metrekarelik bir yere taşındık. 1980 sonrası özellikle Turgut Özal döneminde tekstil ve konfeksiyon sektörüne verilen yoğun teşvikler sayesinde Türkiye’de konfeksiyon üretimi ve ihracatı artınca bizim işlerimiz de ivme kazandı. Bayrampaşa’da bin metrekare alandaki tesisimizin ardından 80’lerin sonunda bugün hali hazırda faaliyet gösterdiğimiz Gaziosmanpaşa’daki 7 bin metrekare kapalı olanı olan fabrikamıza taşındık.

Şirketiniz büyürken ödün vermediğiniz prensipleriniz oldu mu?

Kuruluştan bugüne babamın vasiyeti olarak tek kuruş banka kredisi kullanmadım. Hep kendi öz sermayemizle işimizi geliştirdik. Lüks yaşantıya birden dalmadık. Artan tasarruflarımızı gayrimenkullere yatırdık. Bunun sonucu hem fabrika binalarımızı yaptık hem de üretim çeşidimizi geliştirdik. Ar-ge çalışmalarımızı artırdık. Bugün dünyanın 5 kıtasında yaklaşık 90 ülkeye ihracat yapıyoruz.

Tekstil sektörünün ülkemizdeki şu anki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Her alanda olduğu gibi yüksek katma değerli ürünler üretip, bunu dünyaya tanıtmanız gerekiyor. Tekstil ve konfeksiyon sektöründe de durum böyle. 1980’li yıllardaki teşvikler sonucu Avrupa’ya göre maliyetler daha uygun olan Türkiye’de tekstil sektörü gelişim gösterdi. Bugün Avrupa Birliğine yeni katılan ülkeler verilen teşviklerin sonucu işçilik ve diğer maliyetlerin az olması sebebiyle yatırımı çekti. Katma değeri düşük olan ürünler de doğal olarak buralarda üretiliyor. Ülkemizde ceket, takım elbise, pantolon gibi katma değeri yüksek olan hazır giyim ürünlerinin üreticileri kazanç sağlayabiliyor.

Üretimde yurt dışına ağırlık verilmesiyle birlikte sizin faaliyet alanınızda bir değişiklik oldu mu?

Tekstil sektörünün yeni yeni geliştiği ülkelerde fabrikaları anahtar teslim şeklinde kuruyoruz. Bunun için özel bir ekibimiz ve bayilerimiz var. Özellikle Türki Cumhuriyetler ve tekstil sektöründe gelişim gösteren Avrupa Birliği ülkelerine hem makine veriyoruz hem de anahtar teslim projelerinde yer alıyoruz. Bu kapsamda 2019 yılı nisan ayına kadar siparişlerimiz bulunuyor, geliştirdiğimiz teknoloji ve kurumsallığımız sayesinde iş sıkıntısı yaşamıyoruz. 20 ülkede temsilciliğimiz faaliyet gösteriyor. Aşamadıkları bir sorunla karşılaştıklarında ise İstanbul’dan firmamız bünyesindeki servis ağımızı devreye sokuyoruz.

Farklı sektörlere yönelmeyi hiç düşünmediniz mi?

Eğer bugünkü sermayem olmuş olsaydı ve daha genç olsaydım düşünürdüm. Kazançlarımı hep işimin gelişmesi için kullandım. Mesleğimizi geliştirdik hem ekmeğini yedik hem de birçok insana gelir kapısı olduk. Her şey para değil; bugün teknoloji üretip bunu ihraç etmek, ülkemiz ekonomisine katkı sağlamak da ayrı bir gurur.

Kastamonu’da yatırım yapma planınız bulunuyor mu?

Seydiler Organize Sanayi Bölgesinin kurucuları arasında yer aldım; 20’ye yakın binanın yapımını gerçekleştirdik. Kurduğumuz şirkette ortak faaliyet gösterecektik ancak Tosyalı bir tekstilcinin talebi üzerine daha faaliyetlerimiz başlamadan binayı devrettik. Kastamonu’da faaliyet göstermek nasip olmadı.

Eskiye oranla Kastamonu daha derli toplu iş imkânları olan bir şehir durumunda. Ancak bu yeterli bir değişim değil. Sahil kısımları değil belki ama Tosya ve Taşköprü yatırım için uygun alanlar. Ancak bizim kalifiye eleman problemi sebebiyle faaliyetlerimizi Kastamonu’ya taşımamız mümkün görünmüyor.

Aslına bakarsanız 220 dönüm arazi içinde bizimle birlikte 154 firmanın bulunduğu şu anki alanımız şehrin içinde kaldığı için Gaziosmanpaşa Belediyesi tarafından kentsel dönüşüm alanı ilan edildi. Gerekli anlaşmalar henüz yapılmadı ancak ortada tesisimizin ilerleyen dönemlerde başka yere taşınma mecburiyeti var. Ama bu yerin Kastamonu olması mümkün değil; çünkü bizim en önemli sorunumuz kalifiye eleman. Bir mühendisin işi öğrenmesi en az 5 yıl, kaynakçının ise 3 yılı buluyor İstanbul şartlarında. Mevcut ekip arkadaşlarımızda İstanbul dışında çalışmak istemiyorlar.

İşinizin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Bugün Almanya’daki 2, İtalya’daki 1 firmanın ardından dünya pazarında Türk şirketi olarak başı çekiyoruz. Robotik sistem üzerine kurulu fabrikamızda 82 kişiyi istihdam ediyoruz.

Konfeksiyon, kuru temizleme, çamaşırhane, otel gibi sektörlere endüstriyel ütü makineleri üretimi gerçekleştiren firmamız özel üretimlerin dışında yaklaşık 900’e yakın ürün çeşidiyle sektöründe öncü konumunda.

Yoğun emek isteyen bir uğraş içindeyiz, maalesef benden sonra bu bayrağı taşıyacak birileri bulunmuyor. Çocuklarım inşaat sektöründe faaliyet gösteriyor, benim 40 yılda elde ettiğim birikimi yaklaşık 5 yılda elde ettiler. Hal böyle olunca bende mevcut tesisimizden taşınmak için işi öğreteceğim, hisselerin fazlasını devredeceğim ve bayrağı teslim edeceğim ortak arıyorum… Ticari geçmişi tertemiz olan şirketimize ortak olmak isteyen hemşerilerimiz olursa buradan sizin aracılığınızla bu duyuruyu iletiyorum. Bu ortaklığı mali kaygılar taşıdığım için değil, 47 yıllık emeğimin ve tecrübemin yok olmasını istemediğim için istiyorum.

Kaynak: İSTAMONU

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

İstamonu ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!