Remzi Vatan: “ Veren el, alan elden üstündür” (Hadis-i Şerif)

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bu sayıdan itibaren Derin Diyalog ile dönüşümlü olarak ticari başarılarıyla gururlandığımız, örnek davranışlarıyla gençlere kılavuzluk eden hemşerilerimizi konu alacağız bu sayfalarda.
İlk haftanın konuğu: Mercan Otomotiv yönetim kurulu başkanı Remzi Vatan…


Röportaj: Murat Güven

Başlarken…

Her insanın ayrı bir hikayesi var hayatta… Her başarı çekilen nice sancıların ödülü…

Sırtındaki elbiseye, altındaki arabaya gıptayla bakılan işadamları, aslında ödediği bedelin sefasını sürüyor bir anlamda… (Babadan kalma saltanat kayığıyla okyanusları arşınlayan mirasyediler ve yetim hakkını basamak yapıp gökdelenlerde yaşayanlar konumuzun dışında elbette.) Bu sayıdan itibaren Derin Diyalog ile dönüşümlü olarak ticari başarılarıyla gururlandığımız, örnek davranışlarıyla gençlere kılavuzluk eden hemşerilerimizi konu alacağız bu sayfalarda.

İlk haftanın konuğu: Mercan Otomotiv yönetim kurulu başkanı Remzi Vatan…

**

Remzi Bey, başarıya ulaşmış bir Kastamonulusunuz… İş hayatınıza geçmeden önce en baştan başlayalım istiyoruz; hangi yıl, nerede doğdunuz?

1966 yılında Cide’nin Yenice Köyü’nde doğdum. 12 yaşında İstanbul’a geldim.

Bir koltukta iki meslek

Sektöre ne zaman ve nasıl başladınız?

Ben iş hayatına 1978 yılında bu sektörün uygulama bölümünden, tamircilik alanından başladım. 2 yıl kadar çalıştıktan sonra bu işi teorik ve pratik olarak iyi bilen bir hocanın yanında çalışma şansı yakaladım. 1980 yılında Çağlayan’da oto yedek parça işinde çalışmaya başladım.

Daha sonra bir süreliğine meslek değiştirerek Gayrettepe’de sosyete terzisi tabir edilen alanda terzilik yaptım. O zamanlar orada Türkan Şoray, Nazan Şoray gibi ünlü sanatçılara iş yaptık. Evlerine bile gitmişliğimiz vardır.

Bir yıl gibi kısa bir sürede kesim-dikim işini öğrenmiş, müşterilerimiz ve çevre tarafından sevilmiştim. Benim bu kadar kısa zamanda işin inceliklerini öğrenmeme herkes şaşırmıştı. Öyle ki; usta terziler yanındaki eleman işi öğrenmesin diye kesimi elemanın yanında değil, eleman yokken Pazar günü yaparlardı.

Oto tamirciliği ile sosyete terziliği birbirine hiç benzemeyen alanlar… Adaptasyon sorunu yaşadınız mı?

Aslında ben her çevreye kısa sürede uyum sağlarım ama orası çok farklı yaşam kültürü olan bir çevreydi. Bir süre sonra terziliğin benim işim olmadığını anladım ve 1982 yılında bir şirket bünyesinde tekrar yedek parça sektörüne geçiş yaptım. 1995 yılına kadar Çağlayan’da sürdürdüğüm oto yedek parça sektöründe aynı şirketin 2. ve 3. şubesini açmak üzere buraya; Bağcılar’a geldim.

2000 yılında kendime ait işyerimi açtım. Sonra zamanla geliştirerek şu anki duruma getirdim.

Bir oto yedek parçacı için oldukça büyük bir alan burası. Kaç metrekarelik alanda hizmet veriyorsunuz, hangi markaların bayiliğini yapıyorsunuz?

Burası 3 katlı ve 1500 metrekare alana sahip. Çok şükür elimizde 5 dükkan açacak kadar da ürün mevcut. MOBİL 1, BOR ve KARLAND gibi dünya devlerinin bayiliğini yapıyoruz. Bunun yanı sıra 15 ayrı marka otomobilin tüm yedek parçalarının satışı mevcut.

Sektörde zamanla farklılaşmalar oldu sanırım…

Evet, son yıllarda her alanda olduğu gibi oto yedek parça sektöründe de değişimler yaşandı.

Önce bizim asıl yedek parça işi Türkiye’nin vazgeçilmez markası TOFAŞ vardı. Sonra zamanla ülkeye Uzak Doğu ve Avrupa menşeli markalar girdi. Türkiye büyüdü. Ülkeye Uzak Doğu’yu ilk biz soktuk. Türkiye Uzak Doğu için büyük bir pazar haline geldi.

İstanbul’daki oto yedek parçacıların sayısı nedir?

İstanbul’da 500’ün üzerinde oto yedek parçacı var.

Oto yedek parçacıları olarak bir derneğiniz, meslek odanız var mı?

Hayır, yok.

Peki, bir denetim mekanizması yok mu?

Denetim mekanizması önce insanın vicdanıdır.

Bir oto yedek parçacı dükkanı açmanın maliyeti nedir?

İyi bir oto yedek parçacı açacağım diyen birisi bunu 250 bin ile 500 bin lira arasında bir maliyetle yapabilir. Açıldığı gibi kapanan yerler var. Bu sektörün önde gelenleriyle mücadele edebilmek için güçlü olmak lazım.

Yedek parça satışında kar marjı yüzde kaçtır?

Yüzde 10 ile yüzde 30 arasında değişir. Fazla sirkülâsyonu olan ürünlerde bu oran yüzde 5’e kadar düşer. Hatta bazı firmalar elindeki ürünü ticarette kalkan olarak kullanır. Bazen ürünü paraya çevirmek için kârsız, hatta zararına satar. Ama Mercan Otomotiv olarak biz hiçbir zaman böyle bir uygulamanın içinde olmadık. Bizim için ticari ahlak her şeyden önce gelir. En büyük hırsızlık insanların güvenini çalmaktır.

Sektörel anlamda gelecekle ilgili neler planlıyorsunuz?

Biri üniversiteye, biri liseye giden iki evladım var. Onlar tahsillerini tamamladıktan sonra amacım bundan sonrası için yurtdışı kaynaklı Türkiye’de bir köprü sahibi olmak. Yani bazı ürünlerin bayiliği anlamında… Yurtdışına fuarlara gittiğimde oralarda yeni diyaloglar kuruyoruz. Oralardan ürün getirip burada pazarlama şansım var. Ama bu ayrı bir sistemdir, yeni oluşumlar ve zaman gerektirir.

Dünya markaları üretim yeri olarak neden Türkiye’yi tercih etmiyor?

Maliyetle ilgili bir durum bu… Uzak Doğu ve Afrika ülkelerinde işçi maaşları 20 ABD Doları’ndan başlıyor. Afrika ülkelerinde iş kurmak isteyen müteşebbisler 5 yıl vergiden muaf tutuluyor, teşvik sağlanıyor.

Personelinizle ve müşterilerinizle ilişkileriniz nasıl?

Ben yanımda çalışan personelime gerek maaş konusunda gerekse diğer sosyal konularda bonkör davranırım. Onların her türlü sıkıntılarında yanlarında olurum. Örneğin, benim yanımda çalışanların hepsi ev sahibi olmuştur.

Müşteri bizim velinimetimizdir. Ben sık sık çalıştığımız firmaları, müşterilerimi ziyarete gider, onların sorunlarıyla ilgilenirim. Gerektiğinde ödeme kolaylığı sağlarım.

“Yardımlaşma duygum dedemden”

Sizin bilinen ve takdir edilen bir diğer yönünüz de yardımsever oluşunuz… Nasıl bir duygudur hayır yapmak?

Tarifi imkansız bir duygudur. Bana bu duyguyu aşılayan rahmetli dedemdir. 1980’li yıllardı… Bir gün dedem bana ‘oğlum köyümüzün camisine kurşun döktürmek istiyorum, bana yardımcı ol’ dedi. O zamanlar yanında çalıştığım patronlarıma durumu anlattım. ‘Tamam’ dediler, gerekli parayı banka havalesi yoluyla köye gönderdik. Bu arada o sıralarda işler pek parlak değildi. İnanır mısınız, bankadan döner dönmez satışlar artmaya başladı. O gün kendi kendime ‘biz bugüne kadar boşuna yaşamışız’ dedim. Bu olaydan sonra hayrın önemini kavramıştım. Maneviyata yönelişim de bu vesileyle başlamıştır. Zaten hayrın önemi Peygamber Efendimizin ‘Veren El Alan elden hayırlıdır’ Hadis-i Şerifiyle de sabittir.

Söyleşi için teşekkür ederiz.

Ben teşekkür ederim; memleketimize katkı sağlama çabanızdan dolayı sizin şahsınızda tüm ekibinize… Gazetenizle ilk olarak geçen yıl Feshane Kastamonu Günleri’nde tanışmıştım. O günden beri aynı çizgide devam ediyorsunuz. Bence büyük bir eksikliği gideriyorsunuz. Bu konuda üzerime düşen her türlü desteği vermeye hazır olduğumu da bilmenizi isterim.

Bu yazı içeriğinin tüm hakları www.istamonu.com ve GAZETE İSTAMONU’ya aittir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

İstamonu ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!