Senin yüzünün güneşi, göklere sığmaz. Çünkü güzelliğin, dille anlatılacak bir güzellik değil.O bambaşka bir güzellik…Senin aşkın cana,cihana sığmazken,şaşılacak bir şeydir ki,geldi,benim içime,benim gönlüme sığdı.Gönlümü kendisine yer edindi.
Mevlana
Sözlük manası ;Kendisine bakanda beğeni duyumları uyandıran nesnelerin en belirleyici niteliğini ya da yetisini anlatan estetiğin temel kavramıdır güzellik..
Güzelliğin varolduğu yerde ilhamın olmadığını düşünmek kuşkusuz bir yanılgı olurdu….Öyle ya fetihler yapan, mimarlara asırları aşan eserler bıraktıran,ressamların ellerindeki fırça ve boyayla bize harikalar bırakan, müzisyenlerin ellerindeki notalarla ruhumuza coşkular veren,kılıçlarıyla ve fikirleriyle beldelerden ve ülkelerden geçen kuvvet güzellikten geçememiştir.
Felsefi terminolojide güzelliği ünlü filozof PLATON güzeli tanımlarken onu bu dünyada değil öte dünyada yani düşünce alemi ya da onun deyimiyle “İdeler Alemi” nde aramıştır. Bu dünyadaki herşey ideler alemindeki asıllarının bir kopyesi, bir gölgesidir. Bunun için de, güzel olarak gördüğümüz herşey idelerin bu dünyadaki yansımalarıdır ama asıl güzel olan bu dünyadaki görünüşlerin asıllarıdır.PYTAGORAS ise güzel olana bir ölçü getirmiş ,ölçülü , uyumlu ve orantılı olana güzel demiştir. PLATONİS ise yine PLATON’a benzer şekilde ”idenin nesnedeki ışımasıdır” demiş ve yine asıl güzel olanın Tanrısal bir kaynağı olduğunu söylemiştir. Güzel dediğimiz şeyin sadece insan değil alemdeki her nesne için tanımını yapmışlardır.
Eflatun gerçek güzelliğin aslında kainatta yansımadan ibaret olduğunu savunurken imessis kavramıyla güzelliğin sadece Tanrı’ya ait olabileceğini literatüre eklemiştir.Buna göre güzelliğin dört boyutu vardır ve bu sebeplerden dolayı güzelliği arzularız.
1) Evrensel boyut : uyum, oran, ahenk, tanrısallık
2) Evrimsel boyut : işe yararlık(iri memeler, güçlü kollar güzeldir vs)
3) Kültürel boyut : Zamanın Kızılderili kadını ile bugünkü Newyork’lu kadının makyajı farklıdır mesela.
4) Kişisel boyut : Bireyin kişilik özellikleri ve psikolojik ihtiyaçları güzellik algısını etkilier.
Tasavvufi manadada öyledir…Kainattaki her şey Allah’ın bir tecellisidir ve yaratılan her şey bu yüzden çok kıymetli ve mukaddestir…
Güzel gören güzel düşünür,güzel düşünen hayatından lezzet alır der Bediüzzaman..
Kur’an’da Yusuf Suresi en güzel kıssa diye geçer…Öyle ki Yusuf’un güzelliği kendisine anımsatıldığında En Sevgili;;Güzelliğin yarısı Yusuf’a tümü bana verilmiştir demiştir…Yüzüne bakıp mü’min olan bile vardır,öylesi güçlü bir özelliktir yani…Güzelliğin yanına güzel huy ve sağlam bir karakteri de eklersek anlamı yaşama değer katar diye düşünmekteyim…Yoksa salt güzelliğin sağlam karakteri de yanına almadan yaşamının uzun olması mümkün değil…
Yüz güzelliği doğuştan gelen bir ayrıcalık,huy güzelliği de öyle aslında…Çünkü yaratılan her şey zatınca güzeldir,çirkin değildir…Biz zamanla onu çirkinleştiriyoruz farkında olmadan.İç güzelliği ise zatımızda olan güzelliğin farkındalığını arttırmak ya da çirkinleşmemiş halini yeniden güzelleştirmekle mümkün…
Her yeni gün yeni bir güzellikle doğuyor ve bizim asli varlığımızdaki güzelliklerle yaşanabilir…Asıl güzellik bizim içimizdeki bakışla anlam kazanır ve yaşama tat katar…
Asıl güç güzellikte değil bence bu yüzden,asıl güç güzel düşünmekte…
On bir ayın sultanını hanelerimize ve gönüllerimize misafir ediyoruz. Her anlamda farkındalığımızı arttırmak için fırsat bize.
Güzelliğin fark edildiği ve güzelliğinizin fark edildiği güzel günler diliyorum..