9 Yıl Değil 999 Yıl Geçse Unutamayız!
Türkiye’de gerek medyada gerekse milletinin gönlünde çok yer etmiş bir adamdan bahsediyorum.Görev yaptığı yerlerde içinde bulunan azmi ve inancı, milletine de sirayet ettirmiş bir adamdan…Recep Yazıcıoğlu’ndan bahsediyorum.
Bundan iki yıl önce, Alaca Kaymakamlığına çıktım. Kendisinin yetmişli yıllarda burada görev yaptığını duymuştum. Orada bulunan bir kişinin, merhum validen bahsederken, onu anlatışı beni çok duygulandırdı.Yazıcıoğlu, adeta dillerde efsaneleşiyordu.Özal’a yakın isimlerden Hasan Celal Güzelin, Yazıcıoğlu Akçakoca kaymakamlığı yaparken, uygulamalarını işitmesi üzerine, bu haberi Özal’a verişi ve Yazıcıoğlu’nun Valiler Kararnamesine alınışı ardından gelir.Malum şeyler, Yazıcıoğlu Akçakoca’da Kıraathaneleri okuma salonlarına çevirmek ister.Korkusuzdur.Erzincan depreminde, Hamur’da halkından korkmak yerine, ona bir şair gibi haykırır.Gençtir, dinamiktir.Kılık değiştirerek yaptığı teftişler meşhurdur.Anlat anlat bitmez…Üzerinde durulması gereken tarafı ise fikirlerinin tecrübelere dayandırdığı mahiyetidir.
“Kutsal olan devlet değil, insandır.”
Başbağlar katliamı bilindiği gibi Sivas katliamından iki gün sonra yapılmıştır. Otuz beş Sünni vatandaşımız, hayvanlarıyla birlikte yakılır.Duvarlara da “Sivasın Öcü Alındı” yazılır. O dönemde bölgede görev yapan Yazıcıoğlu; bu olayla ilgili değerli, gazeteci Yavuz Bülent Bakilere verdiği beyanatta şunları ifade ediyor.
“Ben BAŞBAĞLAR katliamının bütün faillerini buldum. Adamlar suçlarını da itiraf ettiler fakat o tarihte bu dâvâya bakan savcı solcu idi. ‘Ben bu valinin yakalattığı kimseleri tutuklamam’ diyerek katilleri serbest bıraktı. Adamlar da kaçıp yurt dışına gittiler!”
Neden bu olayı gözler önüne sermek istedim? İnsanın kutsallığının yitirilişini göstermek için… Bir valinin sağcı olması, öldürülenlerin Sünni olması, insanın yaşama hakkına gadretmeye yetebiliyor. Bir savcı, “Solculuk” adına veya bilmem ne adına, insan mefhumunu yitiriyor. Yazıcıoğlu işte buna karşı mücadele ediyor. Mefhumları yaratan insandır. Önce insana saygı demek istiyor. Bugün hala, tecrübelerle sabitleştirdiği fikirler anlamazlıktan geliniyor. Birileri onu, şuna buna izafe etmeye çalışıyor. Bazı arkadaşlar bana bu ismi çok abarttığımı söylediler. Hayır abartmıyorum ben Recep Yazıcıoğlunda neyi görüyorum biliyor musunuz? Yahya Kemalin, Malazgirtten getirdiği, kutsal insanı görüyorum. Bunu nerede görüyorum biliyor musunuz? 2001 yılında Aydın Marangozcular Odasında yaptığı konuşmada görüyorum. Bir insanın kürsüde bu kadar kendinden geçebilmesi, hem de bu kadar yalnızlaşmışken, Adnan Kahveci dünyaya elveda demişken, kendisi kızağa alınmışken…
Evet, haykırıyordu. Halkına fırça atacak kadar samimiydi. “ Şimdi siz beni bu salonda alkışlıyorsunuz, yarın bir politikacı gelecek onu da alkışlayacaksınız. Siz alkışlayacaksınız, onlar yerinde sayacak” diyordu. Adeta bir babaymış, oğluna fırça atarmış gibiydi.Dedim ya, o ara sıra bize uzaklardan, Malazgirt ovasından gelenlerden biri gibiydi.Şimdi, hani çocukların dilinde iyi adamlar olur ya, milletinin dilinde hep öyle anılıyor.Ruhun şad olsun…Erzincan bağlarında türküler okunadursun…