Yıl 1920…
Aylardan Kasım…
Şair-i Muazzama olarak ünlenen Mehmet Akif Ersoy, Kastamonu Nasrullah Camii vaaz kürsüsünde…
Camiye toplanan Kastamonu halkına sesleniyor…
Ama o gün söyledikleri sanki 90 küsur yıl sonrasına hitap ediyor…
Sebilürreşad Dergisi’nin 25 Kasım 1920 tarihli 464’ üncü nüshasında yayınlanan Kastamonu Nasrullah Kürsüsü vaazından birkaç pasajla sizleri başbaşa bırakıyorum…
Yorum, ekleme, çıkarma yapmadan…
Ama size tavsiyem;
Mehmet Akif’in Nasrullah Kürsüsünden verdiği bu vaazının tamamını okumanız. Hatta Sebilürreşad Dergisinde yer bulan diğer üç vaaz özetini de…
…..
– İnsan için kendi aleyhine bile çıksa hakkı, hakikati söylemek lazımdır.
– Avrupalıları, Amerikalıları dinsiz derler. Size bir hakikat daha söyleyeyim mi? Dünyada din ile en az mukayyet olan bir memleket varsa o da bizim memleketimizdir. Bugün cuma olduğu halde, Kastamonu’nun en şerefli bir camiinde görüyorsunuz ya kaç saflık cemaat bulunuyor!
– Lâkin bu heriflere karşı olan buğzumuzu hiçbir vakit onların ilimlerine, fenlerine, sanatlarına sıçratmamalıyız. Çünkü medeniyetin bu kısımlarında onlara yetişemezsek yaşamamıza, bize emanetullah olan din-i İslâmı yaşatmamıza imkân yoktur.
– Aramıza sokulan fitneleri, fesatları, fırkacılıkları, kavmiyetçilikleri, daha bin türlü ayrılık, gayrılık sebeplerini ebediyen çiğneyerek el ele, baş başa vereceğiz. Hep birden çalışacağız, çünkü bugün dünyanın, dünyadaki hayatın tarzı büsbütün değişmiş. Yalnız başına çalışmakla bir şey yapamazsın. Toplar, tüfekler, zırhlılar, şimendiferler, limanlar, yollar, tayyareler, vapurlar el hasıl düşmanları bize üstün çıkaran yarım milyar Müslümanın birkaç milyon Frenk’e esir olmasını temin eden esbab ve vesait ancak cemiyetler, şirketler tarafından meydana getirilebilir.
– Biz Müslümanlar ise maalesef gerek içimizdeki, gerek dışımızdaki yabancıların sözüne kanıyoruz da birbirimize itimat etmiyoruz. Onlardan giydiğimiz külahı kendi dindaşlarımıza, kendi kardeşlerimize giydirmek için uğraşıyoruz.
– Milletler topla, tüfekle, zırhlı ile, ordularla, tayyarelerle yıkılmıyor, yıkılmaz, milletler ancak aralarındaki rabıtalar çözülerek herkes kendi başının derdine, kendi havasına, kendi menfaatini temin ermek sevdasına düştüğü zaman yıkılır.
– Gözünüzü açınız, ibret alınız. Bizim hani, senelerden beri kanımızı, iliğimizi kurutan dahili mes’eleler yok mu; Havran mes’elesi, Yemen mes’elesi, Şam mes’elesi, Kürdistan mes’elesi, Arnavutluk mes’elesi Bunların hepsi düşman parmağı ile çıkarılmış mes’elelerdir.
– Bizim sanayiimiz de onların sanayii derecesini buluncaya kadar hariçten gelecek ma’mulât üzerine münasip bir gümrük koyabilmeliyiz. Koyamadığımız gibi hiç bir müessesemiz, hiç bir fabrikamız bir sene bile yaşayamaz.
– İngiliz’in asıl düşmanlığı bizedir. Çünkü biz asırlardan beri hilâfeti elimizde tutuyoruz. Asırlardan beri âlem-i İslâmın başında olarak ehl-i salîble çarpışıyoruz.
– İyi biliniz ki bu bir avuç halkın bütün âlem-i İslâmda pek büyük mevkii, pek büyük itibarı vardır. Bütün Müslümanlar bilirler ki, maazallah Saltanat-ı Osmaniye’nin, Hilâfet-i İslâmiye’nin devrilmesi bütün cihan-ı imanı sarsacaktır. Bütün Müslüman yurtlarını en müthiş zelzelelere tutulmuş gibi hasara uğratacaktır.
KAYNAK : MANİFESTO “Mehmet Akif’in Kastamonu’da Milli Mücadele Çalışmaları), Yunus Mürebbi
Sebilürreşad Dergisi, 25 Teşrinisani 1336 (25 Kasım 1920) tarih ve 464 sayılı nüshası.
5 kasım 1920 tarihinde Kastamonu Nasrullah camiinde verilen vaaz özeti.