Düşünmeyi çok kolay bir iş sanır, aldanırız. Düşünmek için kaynağa gerek vardır. Yeterli birikim olmadan düşünmek, düşünüyor gibi yapmaktan öteye gitmez.
Birikim dediğimiz ise düşünülecek konuya ilişkin bilgidir, duyumdur, gözlemdir, yaşanılanların ayrımında olmaktır, karşılaştırma yapabilme yeteneğidir, doğru bir yargıya ulaşabilme yeterliliğidir.
“Yıllardır, günlerdir, saatlerdir düşünüyorum ama…” diyen bir kişi aslında, yukarıda saydıklarımızın en azından bir bölümünden yoksundur. “Eksiğimi arıyorum” demez ama durmaksızın düşündüğüne inanır; çevresini de inandırır.
Düşünmenin bir de yöntemi olmalı değil mi? Öyle, “düşünüyorum” demekle düşünülmez.
Kimi soruları bir sıraya koymak gerekir.
Ne için düşüneceğim? Ne zaman, hangi araçlardan yararlanarak düşüneceğim? Bir yargıya ulaştığımda nasıl davranacağım? Ödevlerim olacak ve yerine getirebilecek miyim? Her sonuca hazırlık mıyım? gibi sorulara cevap bulmak gerekir.
Yöntemli ve verim alıcı düşünmek bizim toplumumuzun ilgi alanının dışında ne yazık ki. Bodoslama düşünmek daha çok haz veriyor ve kabul görüyor. Bu yüzden dilimizdeki sözcük ve kavramların yüzde altısı, yedisiyle “çok düşünüyor” olabiliyoruz.
Şimdi, iktidarlara oy vermiş ya da verme eğiliminde olan yurttaşlarımıza kimi sorular yönetmek istiyorum.
Bu soruların kendimce yanıtlarını saklı tutuyorum.
Soran olursa söylerim.
1.Siyaset ile ilgilenmeyi kendiniz için bir hak ya da ödev olarak görüyor musunuz, neden?
2.Bir seçimin sonucunun sizi ve yakın çevrenizi, ülkenizi nasıl etkileyebileceğini hesaplayabilecek yeterlilikte olduğunuzu düşünüyor musunuz?
3.İki seçim arasındaki süreçte kendinizi görevli ya da yetkili olarak mı, yoksa gelişmeleri izleyen bir yurttaş olarak görüyorsunuz?
4.İktidara ya da iktidarın “unsurlarına” oy verirken aşağıdakilerden hangileri ile ilgili kaygılarınızı ciddi anlamda sorguluyor ya da değerlendiriyorsunuz?
· İktidarın, iktidarı ele aldığı dönemdeki söylemleri ile uygulamaları.
· Liderin kişiliği ve tutarlılığı.
· Ekonomik gelişmelerden birey olarak yararlanma oranı.
· İstihdam konusundaki rahatlatıcı gelişmeler.
· Bireysel özgürlükler alanının genişlemesi/daralması.
· Eğitim sisteminin çağa uygunluğu.
· Uluslararası ilişkilerde yerindelik/uygunluk/onurluluk.
· Toplumsal barış ve iç güvenlik.
Adalet.
Eğer bu sorulara yanıt verecek bilginiz, belleğiniz, birikiminiz ve yönteminiz var ise bir kez daha “düşünün.”
Göreceksiniz, ne zor işmiş düşünmek…