2017 Yılı Ramazan ayında Suriye’nin İdlib kentinde bulunan Kızılay yardım kamplarında yaptığımız iftarımız ile ilgili anılarımı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yönetim kurulu üyesi olarak görev aldığım Kızılay Beykoz Avrasya şubesinin Yönetim Kurulu Başkanı Saadettin Çay Bey ile yaptığımız sohbetlerde bana yurt içi ve yurt dışı görevlerindeki tecrübelerinden bahsediyor, bende kendisine severek kabul edeceğimi ve eşlik etmek istediğimi belirtiyordum. 2017 yılı Mayıs ayında bir konuşma arasında Suriyeli mülteci kamplarında şubemizin destekleri ile verilen iftara katılma ve bu kampları ziyaret etme konusu geçti. Bende kendisine beraber gitmek istediğimi söyledim. Buraya kadar her şey normaldi.
Önceden istekli olduğum için detaylı araştırmadan Saadettin Bey’e beraber gitmek istediğimi ifade ettim. İlk sorun şöyle başladı; gideceğimiz Kamp Suriye’nin İdlib kentinde bulunan bir kamptı ve sınırın öteki tarafındaydı!
Daha evleneli kırk gün geçmişken sınırı geçerek Suriye’nin İdlib kentinde bir kampa gideceğimizi öğrenmemle birlikte internetten İdlib kentini araştırmaya başladım. İlk karşıma çıkan bilgi 2017 yılı Nisan ayında İdlib kenti yakınlarına kimyasal bombalama olayına ilişkin videolardı. Artık gidecektim dönüş yoktu.
Mazlumlara doğru yolculuk başladı
Salı günü öğleden sonra Hatay havalimanına indik bizi Kızılay ekibinden görevli iki arkadaşımız karşıladı. Kızılay depolarına gittiğimizde düzenli ve dolu depolarla karşılaştık. Önceden kimliklerimiz Hatay Valiliğe iletildi ve orada alınan izinler ile artık sınırı geçme vakti gelmişti. Cilvegözü Sınır Kapısı’nda Suriye tarafından gelen ekiple tampon bölgede buluştuktan sonra harekete hazırdık. O sırada kulağımda kalan tek şey sorulan bir soru üzerine görevli arkadaşın verdiği cevaptı “Arabada her şeyimiz var BOMBA VAR SİLAH VAR.”
* * *
Sınırı iki araçla geçtik. Sınırı geçer geçmez devletin bekasının ne olduğunu hemen anladım. Düzen yok, idari sistem yok! İlk kontrol yerinde hangi gruba bağlı olduğunu bilinmediğim iki üç asker demeye bin şahit gereken asker görünümlü eli otomatik silahlı görevliye, biz Kızılaycıyız diye elimizi salladık geçtik. Suriye tarafındaki araçların plakaları sökülmüştü, kalan plakalarında zaten bir hükmü kalmamış. Trafik kuralı yok, yolun birazı var birazı yok. Oto galeriler var sıfır BMW marka X6 model ve Hundai marka araçlar vardı. “Savaş var ama ticaret durmuyor” dedi bir abimiz. İlerledik kontrol noktalarından geçtik. Sakallı ellerinde otomatik tüfek üstlerinde avcı yelekli askerler El Nusra mı? Özgür Suriye Ordusuna mı mensup belli değildi. 3-5 klilometrede farklı bir kontrol noktası ama biz Kızılayız ve bize güven tam . El sallayarak geçiyoruz tüm noktalardan. Çünkü Kızılay tüm savaş mağdurlarına dil, din, ırk ayrımı yapmadan yardım etmiş. Kızılay’a duyulan güveni açık açık şekilde yaşıyorduk.
* * *
Öndeki araçla sürekli irtibat halindeyiz ancak içimizde korku ve heyecan vardı. Televizyonda izlemek ile yanımızdan ağır silah yüklenmiş pick up’ın geçmesi çok farklıydı. Dönüp bizim araca her an ateş edebilirdi.
İlk önce yetim ve kadınlar kampına giriş yaptık. Çocuklar size koşuyor sıraya giriyor sarılıyor. Çocukların savaştan haberleri yok gülüyorlar oynuyor bağırıyorlar. Ancak kadınların sesi duyulmuyor. En çok acıyı kadınlar yaşıyorlar. Mağdurlar bizleri ve sizleri dört gözle bekliyorlar. Kadınlar ailesinin yanına dönemiyorlarmış, ya satılıyor ya da hemen yeniden evlendiriliyorlarmış. Kamplar onlar için vazgeçilmez derecede önemli. Zaten tecavüz olaylarını sanırım anlatmama gerek yok!
* * *
Hemen yetim kampından çıktık hava kararıyor iftar vakti yaklaşıyordu. Diğer kampa yetişmemiz gerekiyordu. Diğer kampa vardık ve bağışçıların emekleri ile yardımların ulaştığı 1600 savaş mağduru ile iftarımızı yaptık. Akşam namazımızı eda ettik ve dönüş için harekete geçtik. Kamptaki kardeşlerimizle tercümanımız vasıtası ile biraz konuşmaya çalıştık, hepsinin ağzından çıkan ilk şey “Allah sizden razı olsun, Türkiye’den Kızılay’dan razı olsun” oldu. Bunu sizlerle paylaşmak boynumun borcudur.
* * *
Tekrar yola çıktık içimde ağlamaklı bir his; aklımda acaba bu ümmet nerde yanlış yaptı, biz daha ne yapabiliriz soruları ile ülkemize giriş yaptık. Sınır kapısına yakın bir çay bahçesinde soluklanmak için durduk. Her ne hikmetse Suriye tarafında tek el silah sesi duymamışken ülkemize dönünce Suriye tarafında aralıklarla silah sesi duymaya başladık. Otele gittik ertesi sabah Hatay içindeki kampları gezdik ve İstanbul’a geri döndük. Hayatım boyunca unutamayacağım anılar yaşadım. Tüm bunları anlamlı kılan Kızılay bağışçılarına ve bu manzaraları yaşamama vesile olan başkanımıza teşekkür ederim.
Bu görevde bize eşlik edemeyen tüm dostlarıma Kızılay faaliyetlerin katılmalarını canı gönülden öneririm. Son olarak İdlib kamplarında 12 kişi yemek maliyeti 60 TL’dir. Ramazan ayında iftar fiyatlarının yeniden düşünülmesi ümidiyle A’raf Suresi 31. Ayet “Yiyin için fakat israf etmeyin”
Kızılay Şubemizin faaliyetleri 2018 yılı Ramazan ayında da devam etmektedir.