Kendi alanında iyi olmanın yetmediği bir dünyada yaşıyoruz. Her ne isek, ne iş yapıyorsak onun en iyisi olmak zorundayız.
Her başarı öyküsü insanı etkileyicidir, hayata farklı bir gözle bakmamızı sağlar…
***
Ailesi ekmeğini bile borç harç satın alacak kadar yoksuldu.
Çocukluğu fakirlik içinde geçmişti.
Üç kardeşinin her biri başka yerlerde büyümek zorunda kalmış, sokak satıcılığı yapmış babaları ise iflas etmiş bir kişi olarak para kazanmak için Rusya´ya gitmişti.
İşleri orada da rast gitmemiş beklediği hayatı bulamayınca Stockholm’e geri dönmüştü.
Fizik ve kimya alanlarındaki yeteneğini fark etmiş 28 yaşına geldiğinde, kendisine ufak da olsa bir kimya laboratuarı kurmayı başarmış, çalışmalarını burada gece gündüz devam ettirmişti.
Avrupa, Sanayi İnkılâbı’nın sonrasını yaşıyordu. O yıllarda kömür ve diğer değerli madenlerin çıkarılmasında, tünellerin açılıp, köprülerin yapılmasında engeller özellikle büyük kayalar aşılmalıydı.
Herkesin bildiği o buluşun deneylerinden birini yaparken acı bir olay meydana gelmiş küçük kız kardeşinin havaya uçarak ölümüne yol açmış kendisi ve küçük atölyesi de büyük zarar görmüştü.
Bütün bunlara rağmen yılmadı.
Araştırmalarına bin bir zorlukla da olsa devam etti ve sonunda başarıya ulaştı.
1865 yılına gelindiğinde o artık dinamitin mucidi olarak anılıyordu. Ailesi onun bu buluşu ile fakirlikten kurtulmuştu ünü önce Avrupa’da daha sonra dünyaya yayıldı.
Kimdi bu genç mucid? İsveç’li mucit Alfred Nobel’ den başkası değildi. Her yıl 10 Aralık’da (Alfred Nobel’in ölüm gününde) 5 farklı dalda Stockholm’un meşhur konser salonunda 1901 yılından bu yana geleneksel olarak adına ödüller verilen kişi…
***
Büyük zaferlerin gizemi, günü değil, geleceği avlamak ve pes etmeden arkada iz bırakabilmekte saklıdır.