“İş dünyası hayatta ve ayakta kalmak için mücadele veriyor”
Tüm dünya ile birlikte ülkemiz tam bir hayatta kalma mücadelesi veriyor. Her gün, her an gelişmeleri takip ediyor, alınan tedbirleri değerlendiriyoruz. Ancak tüm bu mücadeleye rağmen ‘belirsizlik dönemi’ daha da uzayacak gibi gözüküyor.
İş dünyası ise bu mücadeleyi iki açıdan sürdürüyor. Öncelikle hayatta kalmaya çalışıyor ama bugünlerde daha zor olanı ayakta kalmak. Onlar biliyorlar ki sağlıklarını koruyup hayatta kalsalar da işlerini ayakta tutamadıklarında sadece kendileri değil birçok aile de ağır darbe alacak, evine ekmek götüremeyecek ve belki de çok daha kötü senaryolarla karşı karşıya kalacaklar.
Bir tarafta ‘Sokağa Çıkma’, ‘Evde Kal Türkiye’ etiketleri, diğer tarafta “Türkiye çalışmak zorunda, üretime ara veremeyiz, çalışmaya ve üretmeye devam etmeliyiz gerçekleri…”Araftasın Türkiyem! Araftayız Türkiyem! Ne içerideyiz, ne dışarıda… Ne evdeyiz, ne işte… Ne üretebiliyoruz ne durdurabiliyoruz…”
Zorlu geçen 2018, toparlanılmaya çalışılan 2019’un ardından 2020, hiç hayal ettiğimiz gibi bir yıl olmadı.
2020’de yaşanılan tüm gelişmeler ve ardından mücadelesini verdiğimiz bu pandemi ve etkileri, bir ‘en kötü durum senaryosu’ yazılsa bile asla akla gelmez, tahmin edilemezdi.
Kim derdi ki tüm dünyada ticaret duracak, insanlar evlerine çekilecek, seyahatler kaldırılacak, ülkelere giriş çıkışlar yasaklanacak, küresel ekonomiden, küresel yaşamdan bahsederken bir anda sınırlar kapanacak ve bir süreliğine de olsa sadece yerele odaklanılacak. Düşünemedik, düşünemezdik de ama oldu. Küçük, gözle görülmez bir virüs yıkıcı ihtişamıyla hayatımızın ve ekonomimizin tam göbeğine oturdu. Ülke olarak kaynaklarımızın yeterli olmadığı, kıt olduğu bir dönemde aniden gelişen bu salgının ekonomik yaralarını sarmak işte bu yüzden kolay olmadı, kolayda olmayacak gibi…
Kıt kaynaklarla açıklanan ekonomi paketi eldeki imkanlar değerlendirildiğinde, çarpan etkisi ile yaralara bir nebze merhem olacak belki… Ama birçok sektörün bu paket içinde yer almamış olması başka yaralar açılmasına da sebep olacak.
Paket açıklandığı günden bu yana, çoğunluğu sektör ya da sivil toplum örgütü başkanı olan değerli iş insanları bu paketle ilgili sıkıntılarını dile getiriyor. Bazılarının sesi gür bazılarının kısık çıkıyor. En kısık sesle konuşanı bile paketin bu hali ile derde derman olamayacağını açıklıyor. Paketin tüm sektörleri kapsamaması, açıklanan bütçenin sektörlere adil paylaştırılmadığının düşünülmesi, pakette yer alan bazı desteklerin tavsiye sistemi ile çalışacak olmasına tepkili iş insanları…
Aslında sadece işveren değil, çalışan da; sadece kiracı değil kiraya veren de; sadece çek ödemekle yükümlü olan değil, çeki tahsil edecek olan da paketin bu hali ile yeterli olmadığını söylüyor.
Kiracıya 3 ay kira ödememe hakkı veren paket, 3 ay sonra kiranın nasıl ödeneceği hakkında bir bilgi barındırmıyor. Aynı şekilde mülk sahibine “3 ay bekleyeceksin, 3 ay sonra kiranı peşin ya da anlaştığın vade ile alacaksın ama bu süre zarfında kirasını ödemeyen kiracını tahliye edemezsin” derken belki de sadece bu kira geliri ile hayatını sürdüren mülk sahibinin bu para olmadan 3 ay nasıl geçineceğini açıklamıyor.
Bu dönemde çeklerini ödeyemeyen firma yetkililerine cezai bir işlem uygulanmayacağı, yazdırılan çeklerin arkasında mücbir sebep ibaresinin yer alacağı açıklansa da bu çeklerin nasıl ödeneceği konusunda bir ibareye bulunmuyor. Çeki tahsil edemeyen tarafın ticari hayatında yaşayacağı olumsuzlukların nasıl bertaraf edileceği de yok bu paket kapsamında.
Krediler öteleniyor ama kısa süreliğine ve erteleme faizi ile birlikte. Bu dönemde işini kaybeden ya da üretime ara vermek durumunda kalan iş sahiplerinin, üzerine erteleme faizi eklenmiş olan krediyi 3- 6 ay sonra nasıl ödeyeceği sorusunu da cevaplamıyor paket bu hali ile.
‘Evde Kal Türkiye’ diyoruz ki insanlarımızın sağlığı açısından en doğrusunun bu olduğu tartışmasız. Ama evde kalınan süre zarfında ekonomik hayatın nasıl döndürüleceği konusuna açıklık getiremiyoruz.
Tüm dünya pandemi krizi ile boğuşuyor, sistemler çöküyor, yeni sistemler kuruluyor. Türkiye’de de durum farksız, biz de kriz ile mücadele ediyoruz. Mücadelenin sağlık tarafını da iyi yönetiyoruz. Ama ya ekonomi tarafı? İşsizliğin büyük sorun teşkil ettiği ülkemiz, daha fazla işsizi kaldırabilir mi? Hiç sanmıyorum. Sanayici şimdiden kara kara düşünüyor. İşçi çıkarsa bir dert, çıkarmasa ayrı dert. Dolayısıyla açıklanan paketten daha fazlasına ihtiyaç olduğu aşikar. Hükümetimizin yazılan yazılara, yükselen seslere ve açık mektuplara kulak vermesini bekliyoruz. Sanırım bu durumda yapılacak en doğru şey -aslında normal şartlarda hiçbirimizin talep etmediği- para basmak olacaktır.
Evet karşılıksız, evet para basmanın da olumsuz yansımaları çok olacaktır. Para basmak enflasyonist bir dönemi tetikleyebilecek ve de uzun vadeli yatırımları da baskılayacaktır. Ama yine de son seçeneğimizi kullanma zamanı gelmiştir. Daha fazla geç kalınmadan para basılmalı ve piyasa rahatlatılmalıdır. Ekonomimizin bugün buna ihtiyacı var.