featured

YAKUP AĞA KÜLLİYESİ

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Tarihin tozlu sayfaları arasında kaybolup giden birçok ecdad yadigârıyla aynıdır Yakup Ağa’nın hikâyesi… Tabi bir noktaya kadar…
Kastamonu’ da Osmanlı Devleti’nin gücünü ve zenginliğini yansıtan en güzel örneklerden birisidir bu külliye… Külliyenin ilk yapısı camisidir. Yavuz Sultan Selim’ in en çok değer verdiği ve kendisinden çekindiği zatlar arasında bulunan hocası Halimi Çelebi tarafından yaptırılan cami, zaman içerisinde yıpranmıştır.
Yıl 1547… Kastamonu’nun yetiştirdiği sayısız değerli şahsiyetten birisi olan Yakup Ağa el atar bu yıpranmış camiye…
Kim midir Yakup Ağa? Kanuni Sultan Süleyman’ın hazine reisi… Halimi Çelebi’nin Kastamonu’ ya kazandırdığı camiyi ihya ederken çevresini de iki medrese, sıbyan mektebi ve imaret ile donatır.
Ne var ki, zaman içerisinde bu görkemli yapılar da yorulur, yıpranır, takatsiz kalır…
Zaman bu görkemli, güçlü, zarafet ve sanat abidesi eseri de mağlup etmek üzeredir…
Eski ağalığı kalmamıştır artık. Bir zamanlar halkın gönlündeki AĞA İMARETİ artık sadece dildedir.

Yıl 1998…
Kastamonu’ da bir kurumun yapılanması gerçekleştirilmektedir… Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün bir birimi oluşturulmaktadır. Kastamonu Vakıflar Bölge Müdürlüğü için ayrı bir önem arz eder Yakup Ağa Külliyesi… Yakup Ağa Külliyesi için de bu kurumun ayrı bir yeri vardır şüphesiz…

Çünkü ölüm döşeğinde son nefesini vermeyi beklerken kendisine kucak açan, kendisine koşan, kendisini kanatları arasına alan Vakıflar Bölge Müdürlüğü olmuştur…
Artık umutsuz değildir Yakup Ağa Külliyesi…
Camisinde, medreselerinde, mektebinde ve imaretinde insanlar vardır… Kimisi testereyle tahta biçmekte, kimisi küreklerle harç yapmakta, kimisi toprağı kazmaktadır. Bu insanların hepsinin de tek bir gayesi vardır, Yakup Ağa Külliyesi’ne tekrar hayat vermek…
Ve yıl 2006…
Sekiz yıllık uzun, yorucu, meşakkatli bir çalışmanın ardından Yakup Ağa tekrar ayakları üzerinde…
Camisi daha bir heybetle arzı endam etmekte Kastamonu’ ya… Medrese binaları, imareti ve sıbyan mektebinde haklı bir gurur…

Asırlar boyunca gururla dalgalanan bayrağın kaleden süzdüğü, sürgün saatin karşıdan karşıya selamladığı Yakup Ağa Külliyesi, Kastamonu’nun parlayan yıldızlarından birisi olmanın haklı gururuyla selamlamaktadır siz misafirlerini…

Anadolu’ya Müslüman Türk’ün mührünü vuran, asırlar boyunca cephede bağımsızlık için şahadet şerbetini içerken, cennet vatanın dört bir yanında da medeniyet ve kültür inşasına soyunan ecdadımızın; gelecek nesillere aktarma vazifesini üzerimize tevdi ettiklerinin bilinciyle emanet aldığımız vakıf eser ve medeniyetini bize kazandıran vakıf ecdad önünde saygıyla eğiliyoruz…

Kastamonu’ da Osmanlı İmparatorluğu’nun ihtişamını yansıtan bir eser gösterilmesi gerekirse bu hiç şüphesiz Yakup Ağa Külliyesi’dir.

Coğrafi konumu, göz alıcı güzelliği ve mimarî zerafeti ile şehrin her tarafından bakanlara gülümseyen bir kutup yıldızıdır.

Külliyeyi oluşturan yapılardan cami; Yavuz Sultan Selim Han’ ın hocası Halimi Çelebi tarafından yaptırılmıştır. 1547 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın Hazine Reisi Yakup Ağa, Halimi Çelebi’nin yaptırmış olduğu camiyi ihya ederken çevresine iki medrese, imaret ve sıbyan mektebi ekleyerek burasını bir külliye haline getirmiştir.

Uzun yıllar metruk bir vaziyette sonunun gelmesini bekleyen eserler, 1998 yılında Kastamonu Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ nün kurulmasıyla ihaleye çıkarılan ilk eser olma özelliği taşımaktadır. 8 yıllık uzun ve yorucu bir çalışmanın ardından restorasyon ve onarımı tamamlanan külliye, bu gün Kastamonu’nun en güzide eserleri arasında yer almaktadır.

1547 yılında caminin onarımı esnasında bina edilen Yakup Ağa Külliyesi’nin diğer unsurları olan medreseler, imaret ve sıbyan mektebi günümüzde turizme yönelik olarak hizmet vermektedir.

CAMİİ

Cami, kesme taştan ve itinalı bir işçilikle yapılmıştır. Taş süsleme unsurları, son cemaat mahallinden itibaren hemen dikkat çekmektedir. Sağ ve sol baştakiler çok köşeli, ortadakiler yuvarlak olmak üzere dört adet sütun üzerinde duran beş kemerli ve üç kubbeli son cemaat mahallinin döşemesi de taştır. Sütun başlıkları baklava dilimi motiflerle süslüdür. Cami hariminden buraya açılan pencerelerin üzerlerine açılmış olan nişlerin kenarları merdiven biçiminde örülmüş, bunların üzerine de hafif sivri kemerler çevrilmiştir.

Sekizer köşeli kasnaklara oturtulmuş olan kubbelere köşelerden üçgen biçimindeki pandantiflerle geçilmiştir. Üzerleri kurşunludur. Bu bölümün eni 4,10 metre boyu ise 1,4 metredir.

Etrafı silmelerle çerçevelenmiş olan taç kapının süveleri ve düz kemeri renkli mermerden geçme tekniği ile yapılmış olup çerçevenin üst sınırına kadar açılmış olan hücre, mukarnaslarla göz kamaştırıcı biçimde süslenmiştir. Değerli bir kitabın baş sahifesini andıran kapının kemeri üzerinde, hat sanatı­nın nadide örnekleri arasına girmeye layık kitabesi yer almaktadır. Aynı za­manda heybetli bir görünüşe de sahip olan Taçkapı, sanki Müslümanlara cen­net kapılarını hatırlatmak amacıyla inşa edilmiş gibidir.

 

Kitabede şu yazı vardır:

“Hazreti Yakup Ağa Reis-ül hazinin/Camii etti misl-i firdevs-i berin/Görüben bu camiin tamirini/Kıldılar zühhad-ü übbad aferin/Dedi bir şirin sühan tarihini/Dar-ı tahmid-ü makam-ı ehl-i din 954.”

Manası: Hazineler Reisi Yakup Ağa, Camii Firdevs cenneti gibi yaptı. Caminin tamirini gören zahidler ve abidler beğenip “aferin” dediler. Tatlı dilli bir adam tarihini şöyle dedi: Burası din ehlinin durağı ve Allah’a hamd-ü sena edilecek yerdir.

Cami harimi, her kenarı 12,5 metre uzunluğunda kare planlıdır. Kapı tarafında sağlı – sollu ahşap mahfeller vardır. Duvar kalınlığı 145 santimetre olan camiin üs kat mahfele çıkılan merdiveni de taştan yapılmıştır. Döşemesi tahtadır.

Harimi örten kubbe, yükseklik bakımından çevredeki en heybetli kubbelerden biridir. Caminin gövde duvarları iki kademe içe çekilerek kaideye geçilmiş ve 8 köşeli kasnak üzerine kubbe gövdesi bindirilmiştir, içeriden ise kubbeye istiridye kabuğu desenli yarım kubbelerin desteği vardır.

Mihrabın yer aldığı ön bölüm, üçgen planlı bir seki halinde gövdeden yarı bağımsız bir sundurma olarak dışa çıkıntılıdır. Kesme taştan işlenmiş mukarnaslarla süslü olan mihrap nişi son derece güzel olup taç kapıdaki süslemelerin küçültülmüş bir kopyasıdır.

MEDRESELER :

Yakup Ağa tarafından Halimi Çelebi’nin yaptırmış olduğu cami onarılırken inşa edilmişlerdir. 1547 yılında yapılan medreseler asırlar boyunca Kastamonu’ya birçok ilim ve irfan erbabı kazandırmıştır.

SIBYAN MEKTEBİ :

Külliyenin diğer unsurları ile arasında Kefeli Yokuşu’nu çıkan yol bulunmaktadır. Bölgedeki küçük çocukların ilk eğitime başladıkları okullardan birisi olarak yüzyıllar boyunca hizmet vermiştir.

İMARET :

Bölgeye “Ağa İmareti” adı verilmesi bu imaretten dolayıdır. Asırlar boyunca zengin – fakir, kadın – erkek, genç – yaşlı, müslim – gayrimüslim ayrımı yapılmaksızın sıcak çorbanın, yemeğin ikram edildiği, aç ve yoksulun sığınak merkezlerinden birisi olmuş İmaretten 1940’lı yıllara kadar günün her saati sıcak çorba çıktığı bilinmektedir. Günümüzde imaret binasında aynı zamanda Kastamonu’nun meşhur çekme helvası da yapılmaktadır.

Kastamonu’ya gezmeye gelenlerin en önemli uğrak yerlerinden birisi olan Yakup Ağa Külliyesi ziyaretçilerini kendisine hayran bıraktığı gibi, İmaret bölümünde ustaların çekme helva yapmalarını canlı olarak izlemek de ayrı bir özellik katmaktadır bu eşsiz esere…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

İstamonu ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!