featured

Ezân-ı Muhammedî’nin Sıradaşı Kubbeleri

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türk islam mimarisinin en güzel örnekleri Deveci Sultan Camii, Hamza Ağa Camii ve Honsalar Camii gibi sayısız ecdat yadigârı hala geçmişin izleriyle geleceğe ışık tutmaktadır…

İslam dininin ibadet mekanı olan camiler, gerek ihtişamıyla gerekse mimarisi ve değişik süslemeleriyle gönle olduğu kadar göze de doygunluk kazandırıyor.

İlk mabet Kabe ve ilk mescit olan Kuba Mescidi ile başlayan, Mescid-i Nebevi ve benzerleriyle devam ederek yayılan İslam dini mimarisi her daim zarifliğiyle dikkat çekmiştir.

Yıllara meydan okuyan binlerce mabedin yer aldığı evliyalar şehri Kastamonu’da İslam medeniyetinin derinliği ve zenginliğini maneviyat çerçevesinde yansıtan eserler, zaman içinde eski görkemli günlerini geride bıraksa da hissettirdikleri manevi hazdan ödün vermemiştir. Türk islam mimarisinin en güzel örnekleri Deveci Sultan Camii, Hamza Ağa Camii ve Honsalar Camii gibi sayısız ecdat yadigârı hala geçmişin izleriyle geleceğe ışık tutmaktadır…

İsfendiyar Bey’in sadık vezirinin eseri:
Honsalar Camii

Cami, Honsalar Mahallesi’nin Gökdere Caddesi üzerindedir. Giriş kapısı ve minare kapısının önünde sonradan eklendiği anlaşılan bölmeye üç basamak merdivenle inilmektedir. Duvarları moloz taşından harçla yapılmış, çatısı ahşap ve üzeri kiremitlidir.

Duvar kalınlığı 110 cm olan cami 15×19 metre yüzölçümü ile Kastamonu Merkezi’nin büyük camileri arasında yer almaktadır. Döşemesi tahta, tavanı ahşap olup çubuklarla karelere bölünmüştür. Ortasında süslü bir göbek vardır.

Ahşap olan çatı, kıbleden geriye doğru sıralanmış on adet ağaç direk ve bunlar üzerine uzatılmış iki adet ahşap kiriş tarafından taşınmaktadır.

Minber ahşap, mihrap ise alçı ve geometrik şekillidir. Minaresinin kaidesi kesme taş, gövdesi tuğladan yapılmıştır. Petek ve külah kısmı çok kısadır. Bu özelliğiyle İsmail Bey ve Topçuoğlu camilerinin minarelerine benzemektedir.

Kitabesi bulunmadığından yapılış tarihi bilinmemekle birlikte, 1417 yılından önce yapıldığı kesindir. Memlüklü tarihçi El-Makrizi, 819 (Miladi 1417) yılı olaylarını anlatırken;

Bu ayda Bursa Hakimi Mehmet Kirişçi Bin Ebu Yezid Bin Osman, Kastamonu sahibi İsfendiyar Bin Ebu Yezid ile savaşa gitti. Adına sikke kestirip hutbe okutması şartı ile aralarında antlaşma oluncaya kadar onu Sinop’ta kuşattı. Antlaşmanın sağlanması üzerine kuşatmayı kaldırdı ve İsfendiyar da Kastamonu’ya döndü. Orada Mehmet Kirişçi (Çelebi Mehmet) adına hutbe okuttu. Ancak İsfendiyar’ın veziri Hondsalar ‘Ben İsfendiyar’dan başkası adına hutbe okutmam!’ diyerek bunu kabul etmedi ve kendi yaptırmış olduğu camide İsfendiyar adına hutbe okutmaya devam etti. Bir şehirde aynı anda iki hükümdar adına hutbe okutulması oldukça garip bir şeydir.” diyerek Osmanlılarla Candaroğulları arasında geçen bir savaşa temas etmektedir.

Bu bilgilerden, Honsalar Cami’nin 1417 yılından önce İsfendiyar Bey ordularının başkumandanı olan zat tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Caminin adı da yaptırana istinaden Hondsalar iken zaman içinde Honsalar şeklini almıştır.

Tuz, sirke ve ekmeğin sırrı
Deveci Sultan Camii

Deveciler Mahallesi’nin aynı adlı sokağında yer alan Deveciler Cami adını önündeki türbede medfun bulunan Deveci Sultan’dan almıştır.

Caminin batı duvarındaki kitabede, “İnnemaya’mürümesacidallahi men amene billahi velyevmil ahiri… Sadakallahülazim.” Ayet-i kerimesinden sonra latin harfleriyle, “Toma Hatun tarafından yaptırılan, Deveci Sultan Camii harabiyetine binaen 1958 senesinde kurulan komisyon ve hayırseverler yardımı ile yeniden inşa ve imar edilmiştir. 20 Kasım 1958” yazısı okunmaktadır.

Kitabede her ne kadar ilk olarak yaptıran Toma Hatun gösterilmiş ise de vakıf kaynaklarında geçen ifadeler farklıdır. Caminin ilk olarak Atabey Gazi tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Duvarları moloz taşından harçla yapılmış, çatısı ahşap, üzeri kiremitlidir.

Son yüzyılda yapılan ahşap kırlangıç tavanı dikkat çekicidir. Minber ahşap ve basit, mihrap ise alçı olup etrafı yazılarla süslenmiştir. Çift şerefeli ve yivli zarif minaresi 1970 yılında yapılmıştır. Tavanı cami ile ortak olan ve cemaat yerinden kuzeybatı bitişiğindeki bir kapıdan girilen türbesinde, 12 adet sanduka bulunmaktadır. İşaret sandukalarından en büyüğü ve gösterişlisi Deveci Sultan’a aittir. Diğer sandukalardan birisi Kastamonu mutasarrıflarından Nakıpzade Hacı Kadem Efendi’ye, bir diğeri El Yakut Hoca’ya, birisi de Miralay Mehmet Ali Bey’e aittir. Diğerlerinin kime ait olduğu bilinmemektedir.

Zemin ayrı renk

“Deveci Sultan olarak bilinen zat, aslen Horasanlı olup adı Yusuf’tur. Yusuf El –Horasani olarak bilinir. Hacca gitmek üzere kendisine tabi yüz kişi ile birlikte yola çıkıp Erzincan’a vardıkları gece rüyada Peygamber Efendimizi görür. Peygamberimiz, Kastamonu beldesinin fethi için mücadele eden orduya katılmasını emrederek, bu gazanın yetmiş bin hacdan daha efdal olduğunu bildirmiştir. Ne suretle hareket edeceğini bilemeyen Yusuf El – Horasani tereddüt içinde yedi gece aynı rüyayı görür. Bunun üzerine hac seferine ayırdığı ve Kabe ile Mescid-i Nebeviyye’ye sarf edilmek üzere kendisine tevdi edilen paralarla birçok at, katır ve deve satın alarak Kastamonu’ya hareket eder. Bu hayvanları şehrin otlaklarında bizzat güttüğü için “Deveci Sultan” lakabı verilir. Kastamonu’nun fethinde büyük yararlılıkları görülen Yusuf El – Horasani, Haddad-i Endülüsi ile de rüyada buluşarak demirden harf aletleri yapmasını öğrenir. Fetihten sonra Atabey Gazi tarafından devlet hazinesine reis ve nazır olarak tayin edilir. Hazinenin başında bulunduğu halde bu kasadan tuz, ekmek ve sirkeden başka bir şey almaz. Bir ekmeğin dörtte biri ile biraz tuzu günlük iaşesi olarak sarf eder.”

Saraydan uzanan gönül köprüsü

Hamza Ağa Cami

Akmescit Mahallesi Hamza Ağa Sokağı’nda yer alan cami, 1446 tarihli vakfiyeye göre İsmail Bey döneminde Abdullah Oğlu Hamza Ağa adlı bir hayırsever tarafından yaptırılmıştır. Sarayda harem ağası (tavaşi) olan bu zat, Kuzyaka nahiyesinin Alpı Köyü’ne de bir cami yaptırmıştır.

1714 tarihli bir buyrultudan anlaşıldığına göre; Hamza Ağa tarafından yaptırılan mescid, Süleyman Efendi tarafından minber konularak cami haline getirilmiştir. Eser, 2008 yılında Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

İstamonu ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!