Alan içerisinde yer alan köyler yıllardır büyük şehirlere özellikle de İstanbul’a çok büyük göç veriyor. Köylerde yaşlı nüfus oldukça fazla. Çoğu köyler çocuk sesine hasret. Yalnız o çocukları köy sakinleri gurbetten geldikleri bayram günlerinde görebiliyorlar.
Yöreye özgü ahşap yapılı köy evleri insanı büyülüyor. Son zamanlarda beton, çimento, tuğla, demir ve sacın tehdidi altında. Otantik ahşap köy evleri bir bir tükenirken beton binalar hızla çoğalıyor. Yöreye özgü ahşap evler mutlaka koruma altına alınmalı, ev sahipleri desteklenip özendirilmeli diye düşünmeden edemiyor insan.
Daha önceki yıllarda halkın vazgeçilmezi köy değirmenlerinin büyük bir kısmı işlerliğini günümüzde kaybetmiş, yıkılıp harap olmuşlar. Çok önemli bir kültürel miras olan bu yapıların hiç olmazsa birkaç tanesinin çalıştırılmasını ve bu geleneksel mimari yapıların gelecek kuşaklara aktarılmasını arzu ediyor gönül.
Pınarbaşı-Azdavay ve Daday arasında ki bir zamanların yol durakları hanların ne yazık ki sadece ismi ulaşmış günümüze. İstanbul’dan dönüp eski baba ocaklarını yeniden yaptıran yaz mevsiminde köy evlerinde kalan gurbetçiler bugünlerde yeniden büyük şehrin yollarına düşmüş durumdalar. İlerlemiş yaşlarında soğuk kış günlerinde oralarda kalmak istemiyorlar.
Bu sene sonbaharda yağması beklenen yağmurlar gecikti. Sular coşkun akmıyor, hatta bazı derelerin suyu iyice azalmış.
Yöredeki köylüler bir taraftan kışlıklarını hazırlarken iyice soğuyan havalar karşısında sobalar yakılmaya başlanmış bacalardan dalga dalga dumanlar yükseliyor. Soba üstünde, ocakta közlenen yemeği, kızartması, turşusu, sotesi ve konservesi yapılan mantarların özellikle de kanlıca mantarının pazarda, sofralarda bu sene eksikliği hissediliyor.
Yöre her yönüyle değerlendirmesi gereken bir hazine. En kısa sürede gezip görmeye, yöresel tatlara bakıp doğal güzellikleri yeniden keşfetmeye ne dersiniz?