Bir sebeple gücenmişsin sen bana
Söyle sultanım ne ettim ben sana
İnfialin saklama ey bî vefâ
Söyle sultanım ne ettim ben sana
Bu dizeler Kazasker Mustafa İzzet Efendi’ye ait.
Biliyorum çoğumuz adını bile bilmiyordu onun.
Maalesef kültürel değerlerini sadece popçusundan ve topçusundan yaşayan bir millet olduk. Geçmişimizden kopuk geleceğe uçuyor, haliyle çoğu zaman irtifa kaybediyoruz.
Sanatın, edebiyatın zirve şahsiyetleri kendi devirlerinde, kendi tekamüllerini yaşamış ve bize miras bırakmışlar, onların bıraktığı yerden daha iyisini yapabilmemiz için…
Oysa biz kendilerini anlamayı bırakın, tanımaktan bile aciziz…
Neden?
Bir sürü mazeret sıralayabilirim ama gerek yok, bir mazeret bir gerçek etmiyor çünkü.
Neyse, gelelim konumuza, yani “Kazasker Mustafa İzzet Efendi” ye;
1801 yılında Tosya’da dünyaya geldi. Babası, Tosyalı Bostanizade Mustafa Ağa, annesi ise İstanbul’daki Kaadirî dergahının kurucusu İsmail Rumi Efendi’nin torunlarından. Babasının ölümü üzerine eğitim için İstanbul’a gönderildi. Fatih Başkurşunlu Medresesi’nde dini ilimler ve Arapça öğrendi, Kömürcüzade Hafız Efendi’den müzik dersleri aldı. Hat sanatını ve ney üflemeyi de öğrenmeye çalıştı.
1819 yılında Mustafa İzzet Efendi’yi dinleyip sesini çok beğenen padişah II. Mahmut, onun öğrenimi ile ilgilenmek üzere Silâhtar Gazî Ahmed Paşazâde Ali Paşa’yı görevlendirdi. Önce İzzet Efendi dairesinde saray için yetiştirildi; öğrenimine üç yıl boyunca Galatasaray Sultanisi’nde, sonra saray içindeki Enderun-u Hümayun Mektebi’nde devam etti. Müzik, hat, lisan ve edebiyat eğitimi sırasında virtüözlük derecesinde neyzen olarak yetişti, edebiyat ve hat sanatlarında da kendisini gösterdi. Müzik bilgisini Şâkir Ağa, Dellâlzâde İsmâil Ağa, Suyolcu Sâlih Efendi, Kömürcüzâde Hâfız Mehmet Efendi, Basmacı Abdi Efendi sayesinde genişletti. Ta’lik yazıyı büyük usta Yeserizade Kazasker Mustafa İzzet Efendi’den, sülüs ve nesih’i Çömez Mustafa Vasıf Efendi’den öğrendi. Yeserizade’den icazet aldıktan sonra padişah yakınları arasına girdi, kazaskerliğe getirildi. Hocası Yeserizade Kazasker Mustafa Efendi’nin adını aldı.
Orduya geçmek arzusunu reddeden padişah hacca gitmesine izin verince 1829 yılında saraydan ayrılan Mustafa İzzet Efendi, tasavvufa merak salmış ve Kayserili Ali Efendi’ye bağlanmıştı;
Ali Efendi ve musiki hocası Kömürcüzâde Hafız Mehmet Efendi ile beraber hacca gitti. Dönüşte, Arap ilimlerini öğrenmek için Kahire’de yedi ay kaldı. İstanbul’a döndükten sonra saraya gitmeyip Mahmutpaşa’daki evinde yaşadı. Derviş kıyafetleri içinde kendisini gördüğünce çok kızan ve İstanbul’dan sürmek isteyen II. Mahmut, daha sonra kendisini affetmiş; Mustafa İzzet Efendi de padişahın ölümüne kadar sık sık saraya gitmiş, fasıllarda neyzen olarak bulunmuştur.
Kazasker Mustafa İzzet Efendi, Sultan Abdülmecit tahta çıktığında görev değişikliği istedi ve Eyüp Sultan Camii imam hatibi oldu. Abdülmecit, 1845 yılında onu ikinci imam olarak tekrar saraya aldı; kısa süre sonra başimam oldu. Abdülmecit devrinde Anadolu ve Rumeli Kazaskerliği, şehzadelere hat hocalığı görevlerinde de bulundu. Saraydaki başimamlık görevinden 1853’de ayrıldı.
Öğrencisi Hattat Şefik Bey’in teyzesi ile evlenen Mustafa İzzet Efendi’nin Ata, Tevfik, Emine adlı üç çocuğu vardı. Son yıllarını Bebek’teki yalısında geçirdi. 16 Kasım 1876’da hayatını kaybetti. Tophane’de Kadirî Dergâhı Mezarlığı’na defnedildi. Mezar taşı, öğrencisi Muhsinzade Abdullah Hamdi Efendi’nin eseridir.
Seyyid Kazasker Mustafa Efendi en çok nesih, sülüs, celi sülüs ve celi talik türlerinde hat eser vermiştir. Sülüs ve nesih yazılarında zamanının şeyhi ve Hâfız Osman’ı kabul edilen bir sanatçıdır. Celîde kendine özgü bir üslubu vardır.
En ünlü hat eserleri arasında; Ayasofya’da bulunan ve o güne kadar yapılanların en büyüğü olan -7,6m. çapındaki- “Hulefay-ı Raşidîn” levhaları ile kubbe kuşağındaki “Nûr” ayeti, İstanbul Üniversitesi (eski Daire-i Umür-ı Askeriye) kapısının üstünde ve bahçeye bakan taraftaki ta’lik kitabe, Bursa Ulu Camii’de iki büyük levha, Hırka-i Şerif Camii ve Kasımpaşa Camii’lerindeki levhalar, Yahya Efendi Türbesi’nde “Nur” ayeti, Mısır’da Kavalalı Mehmed Ali Paşa türbesinde “Süre-i Dehr” ve ta’lik tarih, 16 Kur’an, 15 Delailu’l-Hayrat, 30 En’am ve kasaid, 250’den fazla hilye ve çok sayıda levha yer alır.
Hattat Mehmed Şefik Bey, Muhsinzade Abdullah Hamdi Efendi, Abdullah Zühtü Efendi, Mehmet İlmî Efendi, Vahdeti Efendi, Hasan Rıza Efendi, Zekai Dede Kazasker Mustafa Efendi’nin öğrencisi olarak yetişmiş hattatlardr.
Yazdığı bazı kitabeler;
Selimiye Kışlası yan kapısı 1258/ 1842
Çırağan Küçük Mecidiye Camii 1265/ 1849
Yenikapı Mevlevihanesi Muvakkıthanesi
Ayasofya Camii Hünkar Mahfili
Kahire Kavalalı M. Ali Paşa Türbesi
Çemberlitaş Bezm-i Alem Valide Sultan Mektebi 1266/ 1850
Hırka-i Şerif Camii 1267/ 1851
Dolmabahçe Sarayı 1272/ 1856
Kadıköy İskele Camii 1275/ 1859
Topkapı Sarayı Hazine Koğuşu
Cerrahpaşa Keçecizâde Kazım Bey Kabri 1276/ 1859
Beyazıt Harbiye Nezareti; Giriş kapısının iç tarafı. 1283/ 1866
Mercan Ali Paşa Mescidi 1286/ 1869
Fındıklı Keşfî Cafer Efendi Türbesi
Kasımpaşa Camii iç kapı üstü 1284/ 1867
Fındıklı Parizad Hatun Türbesi
Şerife Ümmügülsüm Kabri 1282/ 1867
Tophane Nusretiye Camii Kapısı
Kazasker Mustafa İzzet Efendi’nin “Keşfıı’l Arâb” ve “Avamil-i Mıı’arrebî “ adlı iki eseri ve İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde kendi el yazısı ile bir güfte mecmuası bulunuyor.
Ayrıca dört durak, iki ilahi, kendi buluşu olan “Tarz-ı Cedid” makamında bir peşrev ve semai, muhtelif makamlarda yirmiye yakın şarkı bestelemiştir.
Müzik alanında yetiştirdiği en ünlü öğrencileri Medenî Aziz Efendi, Zekaî Dede, Behlül Efendi, Yeniköylü Hasan Efendi’dir.
15 Kasım 1876M yılında 75 yaşında olduğu halde İstanbul’da vefat eden Kazasker Mustafa İzzet Efendi, annesi tarafından dedesi olan Şeyh İsmail Rumi Hz.’nin de medfun bulunduğu Tophane’deki Kadirihane haziresine defnedilmiştir. Kabir kitabesi de talebesi olan Muhsinzade Abdullah tarafından celi sülüsle yazılmıştır.
Bir ömre sığdırılamayacak kadar bereketli bir hayat süren Mustafa İzzet Efendi’nin güftesini yaptığı eserlerin dilini bile çözemeyen bir neslin şahidi olmaktan hüzün duyuyorum ve inadına bize kültür mirası bırakan değerleri yazabildiğim kadar yazmaya ve anlatmaya devam edeceğim…
Sanat hayata anlam katar…
Eğer bugün;
Devr-i aşkınla felek bulsun nizama canım
Tab-ı hüsnünle melek yansın müdama canım
Afitabın şevkin olsun berdevaba canım
Meh de noksan var senin hüsnün tamama canım
Letafetinde bir beste yapabiliyorsanız asrınızın ilerisindesiniz, yapamıyorsanız siz bir asrın köklerinden nasipsiz yaşayan kuru bir yapraksınız…
Selam ile..