Feride Hanım…
1837′de Kastamonu’da doğdu. Kastamonu ulemasından Bahar Zade Hammami Mehmet Reşit Efendi’nin kızı. İlk eğitimini medrese öğretmeni olan babasından aldı. Arapça ve Farsça öğrendi. Güzel yazıya yani “hat”a merak saldı. Bolulu İzzet Paşa’nın divan katipliğini yapan Ali Raif Efendi ile evlendi. İstanbul’a taşındılar. Feride Hanım 25 yaşında iken eşini kaybetti. İstanbul’dan Kastamonu’ya giderek yaşamını burada tamamladı. 1903′te öldü. Şiirleri arasında epey yer tutan Muhammediye’leri ile tanınır.
ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER
BEYİT
Duhterine böyle ider mi mâderi söyle bana
Görmedim billâh cihanda böyle bir âzâr ana
GAZEL
Ah kim çıkdı elimden koynumun zer saati
Hasretile kalmamışdır gönlümün hiç rahatı
Yâdigar-ı yâr idi doğru gider gamhar idi
Yirmibeş yıldan beru itmiş idim ünsiyeti
Zer gibi zerd ola ruyi hem ayarı nakş ola
Mekr ile biganeler ger eyledise sirkati
Yelkavan veş ruzü şeb zevki içün çeksin taab
Soksun akrebler vücudın göre rencü mihneti
Kıldı rekkası felek çerh gibi sergerdan beni
Nice dolaplar ile virdi bana çok zahmeti
Yetdürür zinciri zülfü yâr ile bend olması
Kayd olup derdü game çekmekden ise firkati
Ben Feride veş gamü mihnetle ferdim dehrde
Geçmedi alâmsız biçarenin bir saati
(Kocasının ölümü üzerine yazdığı gazel)
GAZEL
Âşık isen salika âyine-i didare bak
Masıvanın zulmetinden kurtulub envare bak
Talibi âşkı hakikat buldu encamı necat
Ey Feride sen heman ihlâs ile ezkâre bak!
Hayatın koşturmacası içinde şiir bize tatlı bir nefes aldırır. Şiir ki ruha işler, ruhtan süzüldüğü müddetçe elbette.
Bunlardan sadece biriydi Feride Hanım.
Şairler yaşadıkları dönemin izzetini, nezaketini, kültür ve sosyal hayatını günümüze yansıtırlar. Okumayan bir toplum olduğumuz aşikar da olsa. Nereden başlasam, ne yapsam, nasıl olsam diyenlere yeryüzünün tüm kütüphaneleri açık, tüm kitaplar da sizi bekler.
Biraz okumakla çok okumaya giden ve çok düşünmeye giden yola girmiş olacaksınız.
O zaman şairlerin en çok endişe duyduğu unutulmaktan korkmalarını da bertaraf etmiş olacağız.
Bir toplumu yaşatan onun eğitim ve kültür seviyesidir. Ve gelecek kuşaklar kendi dinamiklerini geçmiş dinamiklerle tutuşturmak zorundalar.
O zaman kendisiyle barışık, geçmişiyle barışık bir toplum olageliriz.
Selam ile…