İstamonu Yazarlar
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. OLMAZ SAYIN BAŞKAN, OLMAZ!

OLMAZ SAYIN BAŞKAN, OLMAZ!

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Doğu toplumlarında “hamaset” neredeyse vazgeçilmez bir araçtır. Yeterince geleceğe uyumlu olmayan anlayışlar, kendilerini benimsetecek doğru düzgün sözler/sözcükler bulamayınca geçmişin olaylarına ya da isimlerine sarılırlar. Sonra bu, hastalık biçiminde kişiden kişiye bulaşır ve akar gider.

Benim derdim isimlerle değil; etikle…

Şöyle başlayalım: Biz, kentleşme ile kentlileşme arasındaki ayrımı henüz kavrayabilmiş değiliz. Uzunlamasına çok bina, genişlemesine çok cadde olunca kendimizi asrın “ilerisi” sanıyoruz. Kentleşme adına kural ya da estetik hak getire. Kültürel abur-cubur, beyin beslenmemizin “fesfut”u. Yüzme bilmeyiz ama Boğaz’da villa/yalı satın almakta üstümüze yoktur. Boğaz’da yalılarda otururuz ama balık yemeyiz; illa da dana eti… Eşekten inip (otomobile binmeden) uçağa binenlerimizin sayısı az değildir hani… Bu yüzden de otomobili eşek gibi kullanırız ve sonuç: trafik kazalarında Avrupa birinciliği…

Dilimizde Arapça, Farsça; elimizde İngilizce dilinde bilgisayar ve cep telefonu, altımızda Alman marka araba. “Selamünaleyküm”le başlayan konuşmayı “baybay”la bitiren sevimli gençlerimize ne demeli!

Sokaklarımızda da bir kent kültürü yok.  Adresler bakkala, taksiciye, büfeciye emanet. 116. sokaktan sonra siz, 117.sokağın geleceğini sanırsınız ama 2354. sokak gelir. Bulvarların adlarına bakın. Örneğin rahmetli Celal Bayar’ın hiç geçmediği bir bulvara onun adını vermişiz. Evren’in de adına bulvarı var, Özal’ın da…

Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, Abdullah Gül Üniversitesi… Haydi, Allah göstermesin (!) bu isimlerden birisi yarın Yüce Divana gidip suçlu olursa ne olacak?

Ankara’ya bakın: Dö Gol Caddesi, Kennedy Caddesi, Simon dö Bolivar Caddesi…

Osman var, Orhan var, Selim, Süleyman var. Fatih zaten hep var ama İbrahim yok. Çünkü ona “deli” denmiştir. İyi de o da Osmanlı değil mi? Sadrazam Sokullu var, Köprülü var da Şehit Şerife Bacı mı fazla geldi.

Eminim ki seçilmek için Kastamonululara söylenmedik güzel söz kalmamıştır. Bütün Kastamonulular “benim hemşerim (!)” olmuştur. Seçilene kadar yani (!)…

İnsan ya hep olmalı arkadaş, ya da hiç…

Haydi, Fatihi de değiştirin ve biz de Şerife Bacı’nın adını silinmesini içimize sindirelim.

Bir millet “ol” deyince olmuyor, bir devlet de “kurul” deyince kurulmuyor.

Devlette teamüller yasa gücündedir. O parkın resmi adı “Şehit Şerife Bacı ” olmasa bile kamuoyuna – öyle ya da böyle- böyle yansıtılmışsa ve kamuoyu bunu kullanıp kanıksamışsa bir belediyeye bu adın resmileştirilmesi düşer.

Siz ne kadar değiştirirseniz değiştirin, o ad orada kalacak ve sizin gözlerinizin içerisine acı acı bakacaktır. Bu adı silmeye kalkışanlar, farkında olmadan silinirler.

Bana, tabelalardan TC’nin silinmesini anımsatıyor niyeyse. Çünkü Şehit Şerife Bacı, Türkiye Cumhuriyeti (kısaca TC)’nin kuruluş ana dönemeçlerinden birisidir.

Ayrıca, bu adın kaldırılması demek, oy aldığınız her bir Kastamonuluyu -en iyi tanımıyla- “ti”ye almak demektir.

Acaba hangisi…?

Kimse unutmamalı; insanların ellerinde bir silgi olduğu kadar, belleklerinde de geçmişe ilişkin bir “değerlendirme” bölümü vardır.

Şehit Şerife Bacı’nın, soğukta donmuş gözleriyle gözlerinizin içine baktığını unutmayın.

Kimseye değil, onurlara ve onurlulara yazık olur.

Bir park adı deyip geçin isterseniz.Anchor

Rahat uyuyamazsınız…

Her gece donmuş olarak görürsünüz kendinizi rüyalarınızda…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

İstamonu ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!