Esti nesim-i nev-bahar, açıldı güller subh-dem
Açsın bizim de gönlümüz, sâki medet, sun câm-ı cem
Divan Edebiyatı denildiğinde ilk aklıma gelen sözlerdir bunlar. Nefi’nin eseridir. Zeki Müren’den de dinlediğim oldu. Divan edebiyatından hatırladığım ikinci öneli husus ise; sanat sanat için midir yoksa halk için mi? Bu sorunun cevabı olarak hem kendime söylediğim cevap “halk için” olmuştur. Halk için olan edeb barındırır. Doğal olarak edebiyata katkı sağlar. Üçüncü hatırladığım husus ise “failatun” olmuştur. Herhalde o günlerde bana çok uzak olan bu kelime bu yıllarımda çok değerli bir yer tutuyor.
Kastamonu’da yetişmiş birçok halk ozanı var. Bu halk ozanlarından da bahsedeceğimiz yazımız olacak. Ancak divan edebiyatına kazandırılmış eseri olan Kastamonulu sanatçılar var. Afitabi (Tosya), Andelibi (Kastamonu), Arif Mehmet Efendi(Kastamonu), Derviş Ahmed (Tosya) , Ferruhi(Kastamonu), Dai(Kastamonu),İzzet Efendi(Kastamonu), İzzet Efendi (Tosya) ve bu isimler gibi çok değerli insanlar Kastamonu sancağında yetişmiş divan şairleridir. İlyas Yazar hocamız, 2003 yılında yapılan Kastamonu Kültür Sempozyumu’nda Kastamonulu Divan Edebiyatı şairlerin ile bilgili makalesini sunmuştur. Divan edebiyatına merak duyan dostların bilgi notu olarak yanlarında bulundurabilecekleri bir çalışma.
Tabi divan edebiyatındaki en önemli türlerden biri de Gazel’dir. Gazel çok yaygın olarak kullanılan bir nazım şeklidir. Hemen hemen aruzun her kalıbıyla yazılır. Birinci beyit kendi arasında kafiyeli, diğer beyitlerin birinci mısraları serbest, ikinci mısraları birinci beyit ile kafiyelidir. Kafiye düzenini şematik olarak belirtmek gerekirse aa / ba / ca / da / ea / fa şeklinde ifade etmek mümkündür. Gazellerde beyitler arasında mana birliği olabileceği gibi, her beyit ayrı bir konuyu işlemiş de olabilir.
Gazelin ilk beyitine matla, son beyitine makta adı verilir. Matla beyitinden sonra gelen beyite hüsn-i matla, makta beyiti’nden bir önceki beyite ise hüsn-i makta denir. En güzel beyitine beyt’ül gazel, beyitleri arasında konu birliği bulunan gazellere yek-ahenk gazel, her beyiti aynı mükemmellikte söylenmiş olan gazellere ise yek-avaz gazel denir.
Yarım bırakmayın ama okumayı. Biliyorum kendinizi lise yıllarınızdaki edebiyat dersinde hissetiniz. Yarım olmasın dedik. Tam yazalım. Genel de okuyucular gazelde beytü’l gazel kısmını ezberlerler.
Bizler memleketimizde yetişmiş olan değerli şahısları tanımaz isek başkaları gelir size ait olanları alır kendilerine aitmiş gibi gösterirler. Bundandır ki bana ayrılan bu köşede sizlere her hafta birkaç değerli hemşerimizden bahsediyorum.
Tekrar gazele geldiğimizde Kastamonulu Zeynep’in gazeli ile sizleri baş başa bırakıyorum. Sizce beytü’l gazel hangi beyti?
Keşf et nikabını yeri göğü münevver et
Bu alem-i anasırı firdevs-i enver et
Depret lebini cüşa getir havz-ı kevseri
Anber saçını çöz bu cihanı muattar et
Hattın berat yazdı sabaya dedi ki tez
Var milket-i Hıta ile Çın ‘i musahhar et
Ab-ı hayat olmayıcak kısmet ey gönül
Bin yıl gerekse Hızr ile seyr-i Sikender et
Zeyneb ko meyli zınet-i dünyaya zen gibi
Merdane var sade dil ol terk-i ziver et
Topal Akif hikayemiz de kaldığı yerden devam ediyor. Esen kalın
Bu yolu her gün gitmek Muzaffer’i yoruyordu. Her gün git gel. Köyü ile Azdavay’ın arası on beş kilometreden fazlaydı. Arabasını oluk gibi benzin yakıyordu. Ama çok iş görüyordu. Hele ki lastiği Akçaçam altında patlamasaydı bir saatten önce Azdavay’da olmuş olacaktı. “her şeyde hayır vardır” diye mırıldandı kendi kendine. Hava kararmıştı, belli ki yağmur yağacaktı. Arabasının benzin göstergesine baktı, “Üç gün daha gezdirü beni” diye kahkaha atarak güldü. Muzaffer’e arkadaşları deli dese de deliliği kendi kendine gülmesiydi. Bu zamanda pikap kim de vardı ki. Herkes öküz arabaları, traktörlerle şehre inerken o pikapla iniyordu. Akçacam’dan Cevat’ın cipini saymazsak ondan başka kimsede cip yoktu. “Koskoca Muzaffer’im, nerem deli” dedi ve bir kahkaha daha patlattı.
Devamı Haftaya