20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’ydü. Bu günün önemine ülkemizden ve dünyadan pek çok yetkili dikkat çekti. Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu da bu konuda bir konuşma yaptı ve dünyada en fazla göç alan ülkenin, mültecilere kucak açan ülkenin Türkiye olduğunu söyledi.
Aklıma Peygamberimiz (sav) Medine’ye hicret ederken onlara kucak açan Ensar geldi.
Ellerinde olanı düşünmeden paylaşan ve karşılık beklemeyen insanlar topluluğu bugün bize o tavrı miras bıraktı. Biz milliyet ve din gözetmeksizin zorda olana, darda olana, yolda olana yardım ediyoruz. Bu Osmanlı’da da böyleydi. İmparatorluğun zirvesinde olan padişahlardan Kanuni’nin bir selamıyla devletlerin susturulduğunu ve savaşların durdurulduğunu biliyoruz kaynaklarda. Zaman zaman da gemiler dolusu yardım gönderildiğini ve güvenliklerinin sağlandığını.
Bugün ateş çemberine bile isteye döndürülmüş Ortadoğu’da bugün gelinen noktada Türkiye tam ortada kalmış bir coğrafyada. Rolü de oldukça önemli. Zulümden yana değil de mazlumdan yana olmayı seçen bir ülkede yaşadığım için oldukça onur duymakla beraber getireceği sorumlulukların da farkındayım.
Buna rağmen Rabbim’in emaneti canın hepimize emanet olduğunu bilerek elimden geldiğince ensar olmaya çalışıyorum. Bu konuda fevri ve açık düşmanlık sergileyenleri de kınıyorum. Çünkü hiç kimse kolay kolay iş ve eğitim hariç evini, sokağını, memleketini ve vatanını bırakmak istemez. Dahası hatıralarını.
Acılarını yüreğinde katmerleşerek yaşayan insanlara bir de anlayışsızlık ve duyarsızlıkla biz mi neden olalım?
“Yerinden oynayan yetmiş kazaya uğrar; en küçüğü ölüm” der atalarımız.
Canın cana emanet edildiği gök kubbe altında bu mesuliyeti sonuna kadar yüklendik. Zorlukla beraber kolaylığı da verecektir Rabbim elbette. Bertaraf olmayı değil taraf olmayı seçtik, rahmeti de olacaktır elbette.
Zalim olmayı değil, mazlumun hamisi olmayı seçtik sabrını da verecektir Rabbim elbette.
Tarih hiçbir zaman zalimlere beyaz sayfalar ayırmamıştır; tarih zalimleşme imkanı varken hamiyetli olmayı seçen, dünya menfaati için cana kıymayı değil de yaşatmayı seçen haysiyetli insanları yazacaktır.
İnsanca yaşamanın onuru Allah’ın yarattığı bütün canlılar için geçerlidir.
O yüzden gurbet vatandan etse de gittiği yer ona gurbet olmamalı.
Velhasıl: Ya Ensar olacağız ya da olmayacağız.
Ya zalimden yana olacağız ya da mazlumdan yana olacağız.
Ya insan olacağız ya da insan olmaktan bihaber olacağız…