21. yüzyıldayız ama hala içinden çıkılmaz sorunlarla boğuşmaktan insan olmanın ayrıcalığına ve tadına varamıyoruz.
Sorun nerede?
Ne yetmiyor paylaşmak için?
Bu kin, bu hırs ne için?
Bu boğazlaşmanın adı ne?
Bu zamansız ölümlerin gerekçesini anlatabilir mi biri bana?
***
Uygarlık tarihinin apaçık ortaya sürdüğü kimi gerçekleri yok sayarak insanlığı tanımaya ve tanımlamaya kalkarsak büyük hatalar yaparız. Bu yüzden gözlerimizi dört açmalıyız. Kendimiz için olmasa da sorumluluğunu üstlendiğimiz ve biz var olduğumuz için var olmuş olan gelecek nesil için.
Bir ülkede üç alan kalabalık ise sorun var demektir.
Bunlardan birincisi adliyelerdir. Eğer bir ülkede adliye ya da mahkeme önleri kalabalık ise o toplumda yaygın bir suça eğilim vardır. Bu suç ağırlığı insanın insanla, insanın devletle olan boğazlaşmasının bir yansımasıdır. Mahkemelerde dosyalar birikmişse toplumsal barış çürümüş demektir ve bunun sonucu hapishaneleri çoğaltmaktan geçer. Giderek hapishanesi çoğalan bir devletin, o topluma önderlik edecek akıl sahibi ve iyi niyetli insanlarının azalması ya da yok olması kaçınılmazdır.
Hiçbir devlet, yeni bir hapishane yapmakla övünemez, övünmemelidir. Bu, bir çözülmedir. Ama öyle bir noktaya geliyoruz ki dünya olarak “güzel hapishaneler” den söz ediyoruz.
Buğday ekmek yerine hapishane dikmek!
Ne denli yüz kızartıcı değil mi?
Yetmedi.
Oralarda “istihdam” olanlar ve edilenler aslında bu topluma hiçbir şey kazandırmayanlar ancak vergilerden bol bol beslenenlerdir. Sağlıklı bir toplumda gardiyanlık bir meslek olmaz, olmamalıdır. Sağlıklı bir toplumda yaşları yirmi olan çocukların ellerinde silah hiçbir işe yaramadan kapı nöbeti tutmak yerine bir şeyleri üretmeleri ve paylaşmaları gerekmez mi?
Hapishaneleri çoğaltırken suçluları kimin yarattığını da beraberinde düşünmemiz gerekmiyor mu?
Gelelim bir başka kalabalık alana.
Hastaneler.
Gelişkin bir devlet, hastane yapmakla övünemez. Hastane kapatmakla övünürse anlamı olur. Çünkü biz insanımızı hasta etmiyoruz diyebilmelidir. Önce hasta et, ardından da “bak ben sana hastane açtım” de ve törenler düzenle.
İnandırıcı mı?
Parası olanlar için sıra mıra olmayacak.
Parası olmayanlar için sabah 06.00 işkencesi aynen sürecek ve bunun adına da sağlıkta devrim denecek.
İyi de hastane önlerinde battaniye üzerinde uyuyanlar kim?
Özetleyeyim.
Bir ülkede hastane önü kalabalıksa, hapishane kalabalıksa ve adliye önleri kalabalıksa bitmiştir.
Kendinize iyi davranın.
Düşmeyin bu üç yerden birine…