Tercihlerinizi değiştirmekten korkmayınız. Çünkü o tercihleri yapan sizsiniz ve bu yüzden siz tercihlerinizin efendisisiniz. İnsanlar tercihlerini yaparken sonuna kadar o tercihin kölesi olacak gibi düşünme yanlışına düşerler. Özlü sözler bile bunu dayatır ama bu, bilimle açıklanabilir bir tutum değildir. Dün yapılan bir tercihin değiştirilmesi, bu değişikliğin gerçeğe erişme boyutuyla ilgilidir. Gerçek nerede ise oraya yönelmeli insan. Aldanabilir ancak gerçekten vazgeçmemelidir.
Bir yalana inanmış olabilir insan. Ancak bu inanmaya dayanarak tüm yaşam boyu bu yalanın peşinden koşmak yakışıksızdır. Hele de onun yalan olduğunu, yanlış olduğunu anlayıp kavradıktan sonra ardına takılması… Çok daha çirkin bir kişiliktir.
Zaman değişiyor. Durduramazsınız. Doğa değişiyor, önleyemezsiniz. Bu durumda insanın da bu doğal evrenin değişimi içerisinde doğru yeri, gerçeği görerek kavraması gerekir ki bu da değişime açık olması anlamına gelir.
İnsan, insanı, doğayı ve zamanı gözleyerek, algılayarak, tanıyarak ve tanımlayarak yaşarken akıl denilen özelini iyi kullanmalıdır. Aklı süzgeçten iyice geçirmeli. Aklı kullanırken bencilce değil, insanlığın toplam yararını öne çıkarmasını becerebilmelidir. Aklını hovardaca ve anlık çıkarları, anlık zevkleri için harcamamalıdır. Akıl, doğruya doğru; yanlışa yanlış demek, diyebilmek için vardır. Bir de bunları söylemek için yürek, yani cesaret olmalıdır. Korku, aklın devre dışı kaldığı anları kollar ve saldırır. İnsan, aklını doğru kullanmayı unuttuğu ya da terk ettiği zaman, aklını iyi kullananların kölesi durumuna düşer. Paspas yapar, çiğnerler.
Kırıntılara teslim olmuş bir akıl, kendisini ancak bir civciv kadar koruyabilir. Bir yılan çıkar gelir ve yutuverir.
Aklını tutsak etmiş insanlarda erdem olmaz. Erdem, aklın uzantısıdır. Erdeme erişemeyen insanlar kendilerinden başlamak üzere tüm canlı dünyası için tehdittir.
Erdemsiz bir insan için yalan, hırsızlık, iftira, ihanet gibi şeyler normaldir. Erdemsiz bir insan, insanlığın bugüne kadar aklıyla yarattığı tüm değerleri yok sayabilir. Erdemsiz insanın tek derdi, akılla açıklanamayacak olan bencilliğini beslemektir. O’nun için kendisinden başka hiçbir şeyin ve hiçbir canlının değeri yoktur. Bu yüzden, erdemsiz insanın kendisine de saygısı ve güveni olmaz. Kendisini inkar eder, dün dediğini yok sayabilir. Kabaran egosunu doldurmak için kılıktan kılığa girebilir. Pişkin olur. Utanma, sıkılma, arlanma gibi kavramlar ona tamamen yabancıdır. Varsa da ben, yoksa da ben peşindedir. Bir zaman sonra kendisinin lanetle anılıyor olacağı umurunda değildir. Pis bir kibir taşır. Bu tip insanlar, her yolu mubah saydıkları için çabuk güçlenirler ve bu güçleri onları daha da azgınlaştırır. Dost kavramı hiçbir şey ifade etmez onlara. İşine gelmediği anda satılıverecek basit malzeme olarak görürler dostları, dostlukları.
Otomobil benzin, mazot gibi şeylerle çalışır. Çamaşır makinesi elektrikle. Akıl ne ile çalışır? Bilgi ile. Bilgi okumaktır. Okuyor muyuz? Ne yazık ki HAYIR! Duymaya, yani kulaklarına teslim olmuş bir toplumuz.
Neden durmadan yeni hapishane yapıyoruz sanıyorsunuz ki!