Tarımda ‘Yerel Çeşitlerin Kayıt Altına Alınması, Üretilmesi ve Pazarlanmasına Dair Yönetmelik’ kısa süre önce yürürlüğe girdi. Yönetmelik gereği yerel çeşit kayıt altına alınacak.
Eskiler anlatırken duyardım tohumları nasıl muhafaza ettiklerini. Sandıklara girecek kadar değerli kılan neydi bu tohumları diye düşünmeden kendimi alıkoyamazdım. Dededen, babadan miras kalırmış tohumlar… Oysa aynı boyda, aynı şekilde, aynı lezzetsizlikte çıkan domates, patlıcan varken ne gerek vardı tohum saklama işine? İlkel ve köhne zihniyetten başka bir şey değildi bu tohum meselesi (!)
Oda yetmezmiş gibi bir de aşılama mevzusu vardı. Mevsimi bekle, mikrop kapmasın diye bitkinin gövdesini sar sarmala, kesici aleti özenle seç, teknik kullanarak verimli meyve sebze üret.
Kayıt, teknik ve sistem; sadece tarımın değil hayatın her alanının ayrılmaz bir parçası.
Dünyayı yöneten, yönetimlere söz geçiren lobiler, cemiyetler varmış bu üçlüyle.
Hazır yerel seçim takvimi gelmişken keşke bizde de olsa demeden geçemiyorum.
Çoğunluğu yardımlaşma ve dayanışma statüsünde olan İstanbul’daki 500’e yakın derneğimizin kaçından çıkar kayıt, teknik ve sistem…
Üye kayıtları eksik bilgilerle dolu, yenilenmek için proje üretmeyen, üretenlerle entegre olmayan, elindekiyle yetinip, takdiri de kendi eden bir sivil toplum yapımız var.
Sıcak siyaset kapıda, siyasetçiler derneklerin kapısında…
Dernekler destek veriyor masa başında, destek verdiği adayı tanıtabileceği sistem yok ortada…
Elimde bir elma var, ağzımda bıraktığı ayva tadı…
Sorun tohumda mı aşıda mı?