“Taşların Dili demiştik ya…
Kastamonu’nun her mahallesinde, her sokağında dile gelmekte taşlar…
Dile gelmekte duvarlar…
Dile gelmekte sütunlar…
Her bir eseri ayrı bir hikaye…
Her bir yapısı ayrı bir hüzün…
İşte Saat Kulesi…
130 yıllık bir tanık şehrin mazisine…”
Sultan Abdülhamid Han – ı Sani’nin padişahlığı esnasında, 1885 yılında, Kastamonu Valisi Abdurrahman Paşa’nın emriyle yaptırılmıştır.
Giderleri belediye bütçesinden karşılanan saatin yeri olarak öncelikle Kastamonu Kalesi doğu cephesi düşünülse de, yapılan tetkikler neticesinde burasının uygun olmadığı tespit edilmiştir. Bunun üzerine Sarayüstü Tepesi adı verilen şimdiki yerine yapılması kararlaştırılmış ve saat için İstanbul’a sipariş verilmiştir.
İstanbul’dan gönderilen saat şimdiki tepe üzerine inşa edilerek, sadece zamanı gösteren değil aynı zamanda zamanın tanıklığını da yapan bir tarihi simge olarak yerini almıştır.
Halk arasında “Sürgün Saat” olarak bilinmesinin hikmeti ve anlatılan rivayetlerindeki ince esprinin altında yatan gerçek “Kastamonu’nun bir sürgün memleketi” olmasından mı ileri gelmektedir? Bilinmez!
Sarayüstü Tepesi’ni süsleyen saatin “Sürgün” sıfatıyla anılmasına sebep gösterilen, halk arasındaki rivayetlere göre; İstanbul’da padişahın gözde cariyelerinden birisinin köşkü önünde bulunan saatin vazifesini yerli yerince yerine getirememiş olmasıdır. Rivayet odur ki;
Cariye hamiledir… Doğuma sayılı günler vardır… Bizim saat ise bu cariyenin köşkünün hemen önünde arz-ı endam etmektedir… Ne var ki, saat olduğunu unutmuş, yerli yersiz çanının kulağını burmayı alışkanlık haline getirmiştir! Günlerden bir gün, gecelerden bir gecenin en zifiri karasında yine büker kulağını çanının… Başlar saatin çanı ortalığı inletmeye… Ve mışıl mışıl uyumakta olan cariye, çan sesiyle neye uğradığını şaşırarak yatağından fırlar! O korku ve heyecanla çocuğunu düşürür!
Suçlu ortadadır! Saat, gıkını bile çıkaramaz! Suçunu inkar edecek durumu yoktur! Tam o esnada Kastamonu’dan bir saat siparişi gelmiştir! Karar verilir; saat sürgüne gönderilecektir! Sürgün yeri ise Kastamonu’dur!
İşte böyle…
Yıllardır Kastamonu halkının dilinde dolaştıkça dolaşmıştır bu hikaye…
Şimdi herkesin kolunda, telefonunda, evinin duvarında zamanı gösteren mekanizmalar gırla… Ama zamana bakanı bulmak mum ışığında!
Arabaların, insanların, şehrin gürültüsünden sesini zar zor yakın çevresine duyurabilmekte bizim Sürgün Saat…
Kimsenin zamanı merak için yüzünü çevirdiği yok artık 130 yıllık sürgüne…
İnsanlar zamanı öğrenmek için değil, zamanın tanığı eşliğinde Kastamonu’nun eşsiz güzelliğini seyre dalmak için arz-ı endam ediyorlar artık Sarayüstü Tepesi’ne…
Ve Sürgün Saat; 130 yıldır müşahade ettiği bir şehrin hikayesini yüreğine nakış nakış işlemeye devam etmekte…