İtiraf ediyorum, bazen yazmaktan sıkılıyor, duvara yazıyor gibi hissediyorum.
Yazdığım her kelime, duvarlara çarpıp yankı yapıyor sanki.
Kulakları sağır eden bir uğultu… Aslında hepsi birer düşünce, bunu biliyorum.
Beynimin içinde kelimelerden örülü örümcek ağı, ben onları inkar ettikçe sarıyorlar her yanı.
Oysa farkındayım; inkar ettiklerim benim ürettiklerim, deli deli düşüncelerim.
Bakıyorum, benden azimli kelimeler, tırnaklarını duvarlara geçirmiş, akıp gitmemek için sımsıkı tutunuyorlar adeta.
Kıskanıyorum onları…
İşkence görmüş, yakılıp yırtılmış, görmezlikten gelinmiş, okunmuş ama anlaşılmamış olmalarına rağmen, kelimeler ayrı bir deli.
Sonra utanıyorum, kelimeler bu denli azimliyken, ben kimim ki yazmaya küsüyorum.
Bir yandan da kızıyorum kendime ve başlıyorum örümcek ağlarını yazıya dökmeye.
Yazmak düşünmenin ürünüdür. Harfler kelimelerin anlamlı dizilişi, düşüncenin yazı ile hayata geçmesi…
En basit sıradan düşünceler bile ancak yazdığımız zaman eyleme dönüşür.
”Yapmak için düşünmek planlamak gerekir. Planı hayata geçirmek için yazmak çizmek temeldir”
Mesela bu söz beynimdeki ağların ürettiği bir sözdür, artık yazdığım için eylemdir.
Kelimeler, kutusunda saklı kibrit çöpü gibi yanmayı bekler. Kıvılcım için ise sadece düşünmeye ihtiyacımız vardır. Yazılar aydınlığı yani bilgiyi temsil eder.
Her şey birer depolama sistemi üzerine kuruludur. Beyin kusursuz bir arşiv odası oluştururken, aynı zamanda üretir.
Bunun için de sadece bilgiye, yeni verilere ihtiyaç duyar. Ancak bu sayede düşüncelerimiz gelişir, yeni fikirler üretebilir, yazılara döküp diğer beyinler ile paylaşabiliriz. Tıpkı dev bir internet ağı gibi.
Belki deli gibi olacak ama düşünüp yazdıkça bir yandan kendim de anlıyorum ve sizlerin şahitliğinde onaylıyorum fikrimi.
Sonra o kelimeleri tek tek, harf harf diziyorum duvarlara. Kelimeler kadar azimli biraz da deli deli…