Yaz ayları bitti. Sonbahar aylarından birincisini de tamamlamak üzereyiz. Koca bir mevsimi sessiz geçiren dernek faaliyetleri de -durdu duracak derken- tamamen durdu. Milletvekili seçimlerinin yaklaştığı bugünlerde üç-beş dernek kapısını milletvekili hemşerileri açıp poz vermekten öteye geçememekte.
Kastamonu dernekçiliği çalışmaları neredeyse aynı köyde iki derneğe kadar inmiş durumda. İl dernekçiliği farklı mı diyeceksiniz? Zaten balıkta baştan kokuyor. İş böyle olunca yönetilmek de kolay oluyor. Doğru okudunuz. Yönetmek değil yönetilmek. Böl, parçala ve yönet. Sanki birileri bunu uyguluyor üzerimizde.
Bölünmüşseniz bir olmak için çok enerji harcamanız gerekir. Liderlerinizin kaprisleri bazen birleşmenizdeki en büyük engeldir. Dışarıdan da çok rüzgar yersiniz. Bazıları ipin ayrı ayrı uçlarını tutmuş ve beline dolamıştır. Hangi ipi çekseniz o gelir kaşınıza. Ve kapı gibi durur önünüzde… Onu aşıp gidemezsiniz ileriye. Bazılarında ise davul başkasındadır, tokmak başkasında. Siz tokmağı bulsanız, davulu bulamazsınız. Kimi ise iyice siyaset suyuna bulamıştır derneğini. Neresinden tutsan ellerine siyaset bulaşır. “Hatta…” diye başlayan cümleler bile kurulabilir. Bir de derneği kızakta tutanlar vardır. Bir türlü onarımı bitmemiştir. Yenilik yapılacaktır. Ya da baştan aşağı sistem değiştirilecektir. Ne yazık ki bu arada ayaklar gittiğinden başın söylediklerini duyan yoktur.
Eskiler vardır. Dernekçilikte yaşının onlar basamağını birler basamağı gibi tüketen. Kimi yılmıştır. “o olmaz, bu olmaz” diye dolaşır ortalıkta. Kimi de hala yirmili yaşlarının sonundaki heyecanla sesini yükselte yükselte İtalyan opera sanatçılarının edası ile seslenir. Oysaki yeni nesil, sesin yükseltilmesinden ziyade sözün yükseltilmesinden hoşlanmaktadır. Şimdikilerin gaz depoları yüksek sesden ziyade sözle dolmaktadır. O da sosyal ağların anlık refleksleriyle sınırlıdır. Mesela saat on’da Şehit Şerife Bacı Parkında toplanacağız deseniz, üç gelir-beş gelir. Gerisi keyiftedir. Ama bilmem hangi kuşun programında trend-topic yapalım deseniz “Şehit Şerife Bacı Parkı”nı yazarak gelirler.
Yani bildiğiniz biz, bilemediğimiz bizlerle mücadele edip duruyoruz. Her sene bizler bu köşelerden sesleniyor, yine bizler duyuyoruz. Lafın kısası bu yılı da kaybettik. Sayın Karadeniz, çeyrek kala diyorduk ya; şimdi yarım bile değiliz.
Bir şiirle selamlayayım sizi,
Köy evlerinin kırık pencerelerinde
Soğuk kar günlerinde
İçimizi titrete titrete sarıldığımız
Soğuğa sevdamız
Az az kırmıştı düşlerimizi
Yazlar sıcaktı, kışlar soğuk
Öyle öğretmişti mektepteki öğretmenimiz
Hayal kurmak ucuzdu
Kalın gocuklara sarılmış bedenimizle
Yün çoraplarımızın sıcaklığında
Okumak, düş kurmaktı
Uzak şehirlerin
Okul koridorlarında
Islığımızı dinlerdik
Hayallerimizde
Kuzinenin üstünde
İnebolu kestanesinin
Sıcakla söyleşisiyle
Hayal kurmak ucuzdu
Okumak, düş kurmaktı
(Okumak Düş Kurmaktı, Erdoğan ERGİN, 2015)