İstamonu Yazarlar

UTANÇ

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Yaşadığımız günlerin bir özet tanımını yapmaya kalkıştığımızda neler görüyoruz, bakalım.

Ekonomik sorunları yok gösterme çabasındaki yönetim, sosyal/kültürel oyunlarla toplumu dilediği gibi; duyarsız ve etkisiz biçime dönüştürmeye, yeniden şekillendirmeye çabalamaktadır. Topluma yeni bir kimlik dayatarak bilinçsel bir kaos yaratarak çürütülmeyi gölgeleme girişiminden başka ne olabilir ki?

Enflasyon karşısında memur ve işçinin geliri, yaşamını sürdüremez noktaya gelmiş. Emeklinin aylığı açlık sınırının ( dikkat edin, yoksulluk sınırının değil) altında kalmış. İşsizlik, tarihinin tavanını yapmış. Yurttaşın bankalara borcu gırtlağın çok üzerine çıkmış. Dış satımınız ve sanayi üretiminiz azalmış; çiftçi toprağından, hayvancı hayvanından kaçmaya çalışıyor. Üniversite açmakla övündüğünüz kentlerde gençlerin kalabilecekleri yurt, ev, pansiyon yok. Varsa da el yakıyor.

Düşünmek ve düşündüğünü açıklamak suç, insani özel diye bir şey kalmamış. İletişim özgürlüğü nanay. Demir cop, biber gazı dış alımı ilk sıralara gelmiş.

Sağlıkta reform, toplumu hasta etmekte. İş kazaları “fıtrat”, kadına şiddet “olağan”…

Batık şirketlerin listesi gün be gün kabarıyor. Kepenklerini kapatan kapana.

Dış politikada sıfır etkili bir noktaya gelmişsin. Obama ile görüşemiyorum diye ağlamaktasınız. El Beşir ile idare etmektesin. IŞİD’in karşısında dizin, dilin tutulmuş. Dünya devi (!)  Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin telefonları dinlenmiş, gıkın çıkmıyor. Paralel maralel diye bir bahaneye sarılmış debeleniyorsun. Devletin tepesindeki kirli işlerin telefon görüşmelerini dinledi ve deşifre etti diye üç beş polisle uğraşıp kahramanlık taslıyorsun ama her adımda da yeni bir duvara tosluyorsun. İş, Merkel’e, Obama’ya, İsrail’e gelince yelkenler fora… İleri demokrasi,  milli irade, sandık diyorsun ama sandık kurulmadan başbakan atayacak sonra seçtireceksin. Hoş, ne versen ver yiyen az değil hani…

Sen, trilyonluk uçakların, sarayların peşindesin. Bu şaşaa merakı ve ileri kibir çok insanın başına dert olmuştur geçmişte.

Hitler mi diyelim, Mussolini mi? Saddam mı, Kaddafi mi? Ama bu dert yalnız seninle sınırlı kalmamış masum yurttaşlarını da vurmuş, perişan etmiştir. Bir kaç neslin geleceği ellerinden alınmıştır.

Adalet hak getire. Yargı paramparça. Basın rezalet. Sivil toplum örgütleri açık hava kodesinde. İhalelerin cılkı çıkmış. Halkı aşağılamak alkış alıyor. Kirlenme diz boyunun üstünde. İspiyon, yamanma, yaranma, haramzadelik başlar üzerinde.

Yetmedi.

Bir tek Türk kimliğimiz ile Türkçemiz kalmıştı elimizde. Türklüğümüz ayaklar altına çoktan alınmıştı. Şimdi de MEB’in bir akilinin işgüzarlığını okuyoruz gazetelerden; İmam Hatiplerde Türkçe yasak olacakmış. İnanmak istemiyorum ama olanlara bakınca!

Bir ulus ancak bu kadar aşağılanabilir.

Tabii, aşağılayanların da kimler olduğuna iyi bakmak gerek…

Bu ülkede Arapça, İngilizce, Kürtçe, Almanca, Çince, Rusça, Farsça dil ama Türkçe değil…

Utanmazlığın, sıkılmazlığın, yüzsüzlüğün, ihanetin, hırsızlığın, arsızlığın, yalancılığın, ikiyüzlülüğün bir sınırı vardır ama bizim karnımız geniş olduğu için bir sınır tanımıyoruz, ne verirlerse sokuşturuyoruz geniş karnımıza.

Doğrusu,

Utanıyorum artık.

İleri derecede” utanıyorum…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

İstamonu ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!