Dünya tarihinin bilinen açıkça okunabilen dilimine nereden bakarsak bakalım, paylaşımdan uzak ve inadına kazanmaya dayalı hırslardan oluştuğunu görebilmekteyiz. Başka bir deyişle; devletlerin tarihinde en çok boğazlaşmalara tanığız.
Eğer, kimi kaygan düşüncelerimiz yok ise, bugüne gelinen sürece doğru tanılar koyabiliriz ve bugünümüzü, yarınımızı bu tutarlı zemine yerleştirebiliriz.
Bugün “Türk diye bir ırk yoktur” tartışmasını yaratan düşüncenin bir ideolojik kaygı ve beklenti olduğunu peşinen belirtmemiz gerekmektedir. Çünkü bu tezi ne biyoloji, ne antropolji, ne sosyoloji ne de tarih bilimleri desteklemektedir.
Bu tez, Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasal ve ekonomik durumun dayattığı ama kökü gerilerde bir sürecin sonucudur. Bu söyleme bir teslim olmuşluk, bir çaresizlik ve zavallılık diyemiyorsak, başkaca hiçbir şey diyemeyiz.
“Muhtaç” olduğunuz sıvıyı yok saydığınıza göre damarlarınızda bir şey aramayacaksınız. Muhtaç olduğunuz Dolar ve Riyal ise o zaman petrol damarlarından “medet” umacaksınız.
Yeryüzünde kimi sınırlar var ise eğer – ki var- bu sınırların bir de adı var tabii. Kazakistan gibi, Almanya gibi, Japonya gibi… Kazakların var olduğu gibi, Almanların var olduğu, Japonların var olduğu gibi…
Bırakın seçilmiş bir parlamenteri, herhangi bir İngiliz, “İngiliz diye bir şey yoktur. “ derse neler neler olur bakalım. Bir Fransız tutsun da Frenk yoktur; Alman, Germen yoktur; Yunanlı, Grek yoktur desin bakalım.
Mandela, siyah ırkın idolüydü. Bir siyah kalksın da “Siyah ırk yoktur.” desin bakalım. Mandela’nın cenaze töreninde asarlardı onu. Bu söz, göl yoktur, deniz yoktur, su hayaldir, buhar illüzyondur, kömür psikolojik unsurdur, kadın sanaldır demekten farksızdır.
Bizim tarihimiz, Türk kimliğine kin kusan yerli işbirlikçilerle anlı şanlıdır. Kendi kimliksizliğini ve kişiliksizliğini Türkü kimliksizleştirmek ve kişiliksizleştirmek üzerine kuranların sonu belgelerde yazılıdır.
Bugün, bu sözün dili sokaktaki birisi değildir. Bu söz, kendisini bağladığı kadar seçilip geldiği parlamentoyu, ait olduğu siyasi partiyi ve siyasi partisinin hükümetini bağlar. Ne gariptir ki parlamentoda iki partinin dışında kimseden gık çıkmadı. Özellikle bu sözün sahibinin siyasal partisi ve hükümeti, sessiz kalarak destek verdiler. Bu durum, bu söylemin bir projenin parçası olduğunu göstermesi açısından yeterlidir.
Bu proje, Yeni Osmanlıcılık ya da Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)’ dir. Projenin senaristleri, Ortadoğu’ya yeni bir yapı dayatırken, bölgedeki aktörlere de kimi görevler (!) yüklemektedirler. ABD’nin bölge aktörlerinin sıkı işbirliği yapabilmesi için kimi gocunmaların giderilmesi gerekmektedir. Türk kimliğinden ve Türk varlığından gocunanların başında da Araplar gelmektedir. Eğer sizin muhtaç olduğunuz kan, Arap petrolü ve bu petrolün parasıysa, yapışacağınız damar da petrol damarları olacaktır.
Araplar, Türkleri sevmez…
Nedenlerine bir sonraki yazımda değineceğim.