Edebiyatta güçlü anlatımların söz sanatları ile sağlandığı açıktır. Edebi eserlerde gözde canlandırma yapmak, bir olayı somutlaştırmak gibi önemli durumlarda söz sanatlarına başvurulur. Hatipler de konuşmalarında söz sanatlarına yer verirler. Çevrenizde güzel konuşan, sözü geçen insanları gördüğünüzde dikkat edin söz sanatlarını kullanırlar. Bazıları bilerek kullanır, bazıları ise bilmeden.
Hatırlıyorum da Kastamonu Nasrullah Kadı Camii meydanındaki çay bahçesinde Hanönü’nün köyünden gelmiş kadınımızın konuşmasını; “dağ gibiydi, ben diyeyim iki metre, sen de üç metre”. Kulak kabarttım. Şöyle bir dinleyeyim dedim. Dağ gibi olan neydi? Kadın çocukluğunda Ağlı’nın ormanlarında gördüğü boz ayıdan bahsediyordu. O konuşmayı dinlediğim günlerde Kastamonu’nun birçok ilçesinde ayılar mezarları kazıyordu. Her halde oradan bağlantı kurmuştu. Ama çocuğuna ayıyı anlatırken dağ gibi diyordu. Yani bir söz sanatı kullanıyordu. Bu söz sanatına teşbih yani benzetme deniliyor. Zayıf olanı güçlü olana benzetiliyordu.
Oysa ne çok kullanıyoruz hayatımızda teşbih sanatını. İstiklal Marşı’nda geçen; “Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda” mısrası derinden bir aşk uyandırır içimizde. Memleketimizi cennete benzetmiştir üstad. Aslında en çokta şiirde kullanılır benzetme sanatı. Sevgili birçok şeye benzetilir. Kimi zaman bir ceylana, kimi zaman kekliğe…
Orhan Seyfi Orhon’un Kar şiiri teşbih sanatına güzel bir örnektir.
Dışarıda yorgun adımlar… Çalındı sonra kapım:
“Acep gelen, bu zaman kim?” dedim, gidip açtım.
Görünce kalbimi oynattı bir küçük titreyiş Garip çehreli, ağırbaşlı bir derviş. Elinde buzdan asa, koltuğunda bir ney var.
Omuzlarında uzun, bembeyaz uzun saçlar…
Ne var, dedim, nereden geldin ihtiyar, ne adın?
Neden bu korkulu yollarda böyle geç kaldın?
– Uzak, uzak dedi meçhul uzak ufuklardan
Sürüklüyor beni ruhumda duyduğum hicran.
Kutupların geçerek buzdan denizlerini
Ümidimin her tarafta aradım izlerini
Yabancı yolların üstünde ağladım, koştum.
Bahar âşığıyım, kıştır ismim ey dostum
Konuşmalarımızda daha fazla söz sanatı kullanarak daha etkili konuşabiliriz. Yığınları arkasına alan hatiplerin en büyük özelliği söz sanatları kullanıyor olması gerektir.
Söz sanatları taşıyan birkaç cümle yazacağım. Sizler de bunları günlük hayatınızda kullanıyorsunuz, kullanıyoruz. Acaba hangi söz sanatlarını içinde barındırıyor bu cümleler.
“Öküzlerin çektiği tomruklar, beni çekmeyin diye bağırıyordu. Halil ağanın her şeyi tilki gibi duyan kulakları ormanın bu sessizliğinde, tomrukların sesini duymuyordu. Ağaçların yaprakları seferber oluyor önün önüne düşüyor ama nafile… Halil Ağa katır gibi inatçıydı. Sonra ağlıyordu şelale tüm gürültüsüyle. Yaptığı hatayı anlamıyor yüzü kızarmıyordu. Tabiat tüm gücüyle bu tomrukların sesini rüzgara bindirip Halil ağanın kulağına taşımaya çalışıyordu. Tomrukların bağırtısını duyanın yüreği yanıyordu. Son çare tüm ormanı ayaklandırmaktı. Ağaçlar hariç tüm orman kış uykusuna yatmış gibiydi. Ne tilkiler kurnazlığını, ne kargalar sesini ne de kurtlar birlikteliğini gösteremiyordu.”
Sağlıcakla kalın.