Sevinin millet…
Başınızı sokacak bir yuvanız var…
Çocuğunuza alacağınız bir küçük çikolata…
Eşinize vereceğiniz bir ekmek poşeti…
Sevinin dostlar…
Sabah evden çıktığınızda gittiğiniz bir işiniz var…
Yağmur yağarken tuttuğunuz şemsiyeniz…
Karlı yollarda giydiğiniz botlarınız…
Sevinin canlar…
Bir yeşil kamuflajlı gördüğünüzde yüreğiniz yerinden çıkmıyor…
Sorgusuz sualsiz ölmüyorsunuz…
Demir testerelerle kesilmiyor uzuvlarınız…
Kurbanlık koyun gibi muamele görmüyorsunuz…
Sevinin…
Yanınızda…
Yanı başınızda on bir bin insanın en ağır işkencelerle can verdiği görüntülere bakarak!
Kendi ülkeniz topraklarında, kışın ortasında yalınayak yürüyen aç ve bitap çocukları izleyerek!
Vatanından, toprağından, yuvasından koparılmış yüzbinlerce masumu görerek…
Ve hesap sorun olur mu?
Ne işleri var bizim ülkemizde?
Devlet niye bunlara yardım ediyor?
Neden üniversitelerimizde sınavsız okuyorlar?
Neden Türkiye’ye sığınıyorlar diye hesap sorun!
Doğu Türkistan’da…
Arakan’da…
Somali’de…
Hocalı’da…
Bosna’da…
İslam coğrafyasının dört bir yanında yanan alevle ısıtın ellerinizi…
Ama unutmayın!
Zalimin zulmüne sessiz kalmak;
O zulme ortak olmaktır…
Ve unutmayın…
Bu gün ısındığınızı sandığınız ateş yarın sizi de yakar!
Sevinin dostlar…
Sıcacık bir yuvanız…
Eşiniz, sevgiliniz, çocuğunuz, anneniz, babanız, arkadaşlarınız olduğu için…
Ve sevinin millet…
Kendi vatanınızda, kendi toprağınızda, kendi memleketinizde özgürce yaşadığınız için…
Ama ne olur…
Sevinciniz vicdanınızın ve merhamet duygunuzun önüne geçmesin!