Ülkenin ekonomik göstergeleri, istihdama yönelik işsizliğin Cumhuriyet tarihinin zirvesini yaptığını gösteriyor. Belki de en yaralayıcı olanı nitelikli/diplomalı işsizliğin yakışık almaz boyutlarda gezinmesidir.
Buna karşın “çok ama çok işimiz var” diyerek sürdürmek istiyorum.
Cumhuriyeti ve onun vazgeçilmezi olan demokrasiyi korumak ve kollamak için yurdun her noktasında, kamunun tüm birimlerinde nöbet almak zorundayız.
Bu toplumun çürüyen kültüründen temizlememiz gereken bir yığın kavram oluştu. Yalan, peşkeş, istismar, suiistimal, hırsızlık, rüşvet, talan, vurgun, yanaşma, yandaş, yalaka, yüzsüzlük ya da ikiden bile fazla yüzlülük, kaypaklık, döneklik, fesat, kin, nefret…
Ancak bunların yerine koymak için çabalamamız gereken kavramlar da var; erdem, barış, sevgi, adalet, paylaşım, mutluluk, umut, üretmek, bireysel ve ulusal onur, coşku, öztemizlik, özgüven…
Sövülecek çok insan olduğu kadar övülecek de çok insan var aslında ülkemizde. Sesleri çıkmıyor ya da cılız çıkıyor ne yazık ki… İçerisinde kin biriktirmemiş ve insanlığa hizmet eden Müslüman, yönettiklerini aptal yerine koymamayı kendisine ilke edinebilmiş siyaset insanı ve yönetici, çalışanının insan olduğunun ayrımında olan işveren, geleceğini sımsıkı avuçlarında tutan ve kıskanan genç, örgütünü satmayan sendikacı, aldığı eğitimin ve paranın hakkını veren akademisyen, adaleti yaratmayı ve hakça dağıtmayı borç bilen yargıçlar ve savcılar, akla ve aklın özgürleşmesine kendisini adamış öğretmen, beldesine soluk aldırmadan soluk almayı kendisine haram gören belediye başkanı, kentdaşına küfür etmeyen ve basit çıkarlar için basitleşmeyen vali/kaymakam, kaprislerine teslim olmamış sivil toplum önderleri, komşusunu ispiyonlamaktan arınabilen komşu, karısını boğazlamak yerine ona saygı duymayı ve göstermeyi becerebilen koca, muhasebecilikten geldiği için eline geçen her şeyi satmayı başarıdan saymayan ve özellikle de ülkeyi, ülkenin insanının geleceğini satışa çıkarmayan onurlu, yurtsever, yurttaş sever yetkili…
Bütün bu özellikleri çoğaltmamızın önündeki engel ne acaba? Cehalet mi, hırs mı, doymazlık mı, kişilik bozukluğu mu, yoksulluk mu, hastalıklı bir düşünce mi, inançsızlık mı, ne gerçekten?
Güneşi, denizi, ormanıyla koruyup bizden sonrakilere cennet gibi bırakabileceğimiz bir ülkenin çok işi olan işsizleriyiz.
Bakmayın işsizliğimize, gerçekten çok işimiz var, gerçekten!