İstamonu Yazarlar
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. FAİZLER Mİ AĞIR ÖZKAYNAK MI YETERSİZ?

FAİZLER Mİ AĞIR ÖZKAYNAK MI YETERSİZ?

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Bilindiği üzere,  geçen haftaya İSO Başkanı Erdal Bahçıvan’ın konuşması damgasını vurdu.  Bahçıvan’ın konuşmasında altını çizeceğimiz birden çok anekdot vardı ki, bunları bu hafta yazmadan geçmek istemedim. Bahçıvan konuşmasında Türkiye ekonomisinin büyüme-cari açık ikilemi yaşadığını ve son yıllarda bunun giderek ağırlaştığını söyledi. Bu durumun ekonomiyi olumsuz yönde etkilediğini ve finansal gel-gitlerin yaşandığını ifade etti. 

Erdal Bahçıvan sözlerinde oldukça haklıydı. İş dünyasının doğrudan içinde yer alan bizler de yaşanan durumun farkındayız. Türkiye sanayisi ve sanayicisi, kur baskısı ve ağır finansman yükü altında eziliyor.  İlk 500 Büyük Sanayi Kuruluşu’nda da durum değişmiyor. Ortaya çıkan tabloda, söz konusu sanayi devlerinin faaliyet karlılığında geçmişe oranla azalma gözlemlenirken, net karda ise artışlar maalesef,  faaliyet dışı gelirlerden oluşuyor. 

Mevcut tabloda daha vahim olan ve ısrarla üstatların da üzerinde durduğu bir gerçek daha var.  Biliyorsunuz, enflasyon 2014 yılında yüzde 8.2 oranındaydı. İlk 500 Sanayi Kuruluşu’nun net satış rakamları cari fiyat açısından değerlendirildiğinde artış oranın yüzde 3.9 olduğunu görüyoruz. Bu demek oluyor ki;  Türkiye’nin En Büyük 500 Sanayi Kuruluşu, sabit fiyatlarla değerlendirildiğinde, 2014 yılında küçülmüşler. Yazının başlığında da vurgu yaptığım üzere; İlk 500 Sanayi Kuruluşu da Türkiye’deki irili ufaklı birçok kurum, kuruluş, işletme gibi en ağır darbeyi yüksek borçlanmadan dolayı almışlar. Nedeni ise, bir sonraki cümlede kendini açıklıyor. İlk 500 Büyük Sanayi Kuruluşu’nun mali tabloları incelendiğinde yüzde 57 borç yapısı ile çalıştığı ortaya çıkıyor. 

Üretim ve yatırımlarda derin olan kuyu mu, kısa olan ip mi?

Peki, bu durumu Türkiye’deki diğer işletmeler açısından değerlendirecek olursak, durum farklı mı? Tabi ki değil. Türkiye’deki birçok işletme faaliyetlerini sürdürmek ve yatırım yapmak için öz kaynaklarını değil, borçlanmayı tercih ediyor. Bu durum şirketlerin faiz oranları ile ilgili artıştan her zaman olduğundan çok daha fazla etkilenmesine neden oluyor. Bu olumsuz durum yatırımı engelliyor ve gelinen noktada şirketler yatırım yapamadıkları için bir kısır döngünün içine giriyorlar. Bu kısır döngünün içine giren şirketlerin mali tabloları, üretimde Türkiye ekonomisinin temel sorunu olarak karşımıza çıkıyor. 

Sanayiciler, her duruma karşı öz kaynaklarını güçlendirmeli

Yapılması gerekenleri sıralayacak olursak;  herkesin şapkayı çıkarıp, önüne koyması ile başlayabiliriz. Çünkü sorun sadece faiz oranları ile ilişkili değil. Öncelikle Türkiye ekonomisinde istikrarın sağlanması, yatırımı ve yatırımcıyı üretime yönlendirecek yeni teşviklerin oluşturulması, kur değişimlerinde yaşanan yüksek dalgalanma seyrinin ivedilikle stabil hale getirilmesidir. Tüm bunlara ek olarak, sanayicilerin ve şirket sahiplerinin eski tüccar mantığından çıkarak, öz kaynaklarını güçlendirmeleri ve yeterli sermayeyi bünyelerine kazandırmaları gerekiyor.

Türkiye’de inşaat sektöründeki canlılık, ekonomide umutları diri tutuyor

Çin Borsası’ndaki balonun yakında patlama olasılığının bulunması, Yunanistan’daki yangının her geçen gün alevlenmesi kulakların FED’in atacağı adımlara kilitlendiği şu günlerde bile global piyasalarda ve Türkiye’de işlerin çok da kötü gitmediğini söylemek sanırım yanlış olmaz. Çünkü Türkiye’de hala iyi giden şeylerde var. Şöyle ki; Türkiye’nin ekonomisini direkt ilgilendiren inşaat sektöründe, yıl değerlendirmesi yapıldığında Türkiye’de her ay ortalama 100 bin civarı satış olduğu ve bunun da yaklaşık 50 bininin yeni konut satışları olduğu gözlemleniyor. Halkımız konut satın almak için her ay 20-30 milyar TL ödeme yapıyor.

Diğer taraftan Merkez Bankası, 7 Haziran seçimlerinden sonraki ilk Para Politikası Kurulu toplantısını yaptı. Bu toplandı da kendisinden beklendiği üzere, faizlerde herhangi bir değişikliğe gitmedi. Ama enflasyon ile bağlantılı olarak yıl sonunda belki ufak yukarı yönlü hareketlerin olabileceğinin de sinyalini verdi.

Yukarıdaki tüm konuları değerlendirdiğimizde; Türkiye ekonomisi, sanayicisi ve halkı aslında şuan içinde bulunduğu kısır döngüden çıkıp, yeniden ekonominin güçlenmesine katkı sağlayabilirler. Yeter ki, sanayicimiz ve şirket sahipleri öz kaynaklarını güçlendirsin. Devletimiz ise, beklentilerin yüksek olduğu bu günlerde erken seçim gibi gereksiz bir durumla bizleri karşı karşıya bırakmasın.

ÖNEMLİ NOT:

RIFAT ILGAZ’I ÖLÜMÜNÜN 22. YILINDA RAHMETLE ANIYORUZ

1911 yılında Kastamonu’nun Cide ilçesinde doğan, Türkiye’nin en önemli şairlerinden ve aydınlarından biri olan Hababam Sınıfı, Üsküdar’da Sabah Oldu, Yaşadıkça başta olmak üzere birçok edebi eserin de sahibi olan Rıfat Ilgaz 7 Temmuz 1993 tarihinde aramızdan ayrılmıştı. Rıfat Ilgaz’ın yaşamına baktığımızda özünde bir Kastamonulu olarak Anadolu’nun bir çocuğu, mütevazı bir öğretmen ve günümüzde hala hayranlıkla okunan ve izlenen edebi eserlere imza atmış bir değeri görüyoruz. Cumhuriyet tarihinin neredeyse tamamına tanıklık etmiş bu büyük yazarımızın çok sevdiğim bir şiiri ile yazımı noktalamak istiyor ve kendisini rahmetle anıyorum…

KASABAMIZ

Kasabamız,

Martıların düşürdüğü tohumdan

Filizlendiğine inandığım kasabamız

Yosun kokardı evleri,

Çarşıları midye kokardı.

Çekirdeği çölden gelen mescitin

Boy attığına şaşardım

Bu deniz yüklü havada

Nedense gelişemedi bir türlü

En şirin yerine dikilen

İrili ufaklı mezar taşları

Belki de ölüler böyle istiyor.

Rıfat Ilgaz

 

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

İstamonu ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!