Hayatın bir ikram-ı ilahi olduğunu bilenler için zahmetin rahmet olduğunu ve yaşanan her anın bir imtihan olduğunu bilmek elemleri lezzet bile gösterebilir. Rıza-ı ilahinin hatrı vardır inancıyla mülhem olanlar faniyatın tesellisinde şifa bile bulabilirler.
Öyle bir inanç manzumesi olmasaydı yaşamın ne kadar anlamsız hareler oluşturduğunu tahayyül etmek bile zor.
Talihli olanlar yaşam tarihlerini sanata ve edebiyata çevirerek daha anlamlı bir hale dönüştürüyorlar. Hem geçmişlerini hem de geleceklerini imtina ederek inşa ediyorlar. Huy ve mizaç, kabiliyet ve eğitimle birleşince gelişen bir olgu elbette ama insanın aslında olanı yine de değiştiremiyorsunuz.
Sadece belli bir yere kadar inkişaf eden hayat yolculuğunu devam ettirmesine yardımcı olabiliyorsunuz.
Peygamberimizin Taif’te tebliğ vazifesini ifa ederken çabasına Allahu Teala’dan nida gelir:
“Sen tebliğ edicisin, kendini bu kadar hırpalama!”
Kendine yardım edemeyene hiç kimse yardım edemez. Yolculuğumuzun niyeti ve şekli tamamen bizi ilgilendiriyor.
Önemli olan farkındalıkları arttırmak ve vazgeçmemek. Mümkün mü değil diye düşünmeden yürümek…
Bir genç bir zamanlar mutluluğun sırlarını öğrenmek istemiş. Bir bilge aramış. Sormuş, soruşturmuş falanca kişidir demişler. Ayrıca kırk günlük mesafedeki bir köşkte yaşadığını da öğrenmiş. Üşenmemiş, yola çıkmış ve bilgeyi bulmuş. Bilge, onu bir güzel ziyafetle ağırlamış, isteğini sormuş:
“ Mutluluğun sırrı” demiş delikanlı “Bana bunu öğret.”
Bilge bu sırrı vermeyi kabul etmiş.
Delikanlının eline bir kaşık vermiş, iki damla sıvı yağı da kaşığın içine koymuş.
“Köşkümü bir güzel gezeceksin ancak bu yağı dökmeyeceksin” demiş.
Delikanlı sarayı geziyormuş ama gözü devamlı kaşıktaymış.
Dönmüş gelmiş. Bilge;
“Salondaki Acem halılarını gördün mü, kütüphanedeki şömineyi fark ettin mi, bahçedeki gülleri gördün mü?” şeklinde bir yığın ayrıntı sormuş.
Utanan delikanlı, hiç bir şey görmediğini itiraf etmiş. Çünkü sadece yağa bakıyormuş.
Bilge şöyle demiş;
“Öyleyse git şimdi daha dikkatli olarak köşkümün harikalarını gör. Oturduğu evi tanımadan o insana güvenemezsin”.
İçi rahatlayan delikanlı, kaşık elinde gördüğü her şeyi hafızasına adeta kazırcasına dikkat etmiş, gördüklerini bir güzel anlatmış.
Bilge;
“Peki, sana emanet ettiğim iki damla yağ nerede?” diye sormuş.
Kaşığa bakan delikanlı, iki damla yağın dökülmüş olduğunu görmüş.
Bilgeler bilgesi demiş ki;
“Mutluluğun sırrı, dünyanın bütün harikalarını görmektir ama iki damla yağı unutmadan”.
Ve vazgeçmeden elbette…