Her kentin yetiştirdiği özel değer taşıyan insanlar vardır. Ne ilginçtir ki bu özel değere ulaşmış insanlarımızdan bir kısmı, kendisini var eden ana topraktan uzaklaşarak daha çok günün bol nimetli adreslerinde ikamet etmeyi yeğlerler. Hele de kendisini var eden o topraklar kasa anahtarı sunacak kadar zengin değilse, nereli olduğunu söylemekten bile utanırlar.
Çok insan, az adam (cinsiyet ayrımcılığı anlamında ‘adam’ demiyorum, adam olan anlar) tanıdım. Bazıları var ki yaşamımda her zaman anmaya değer. Benim anmam onlara ne katar bilmem ama anılmaya değer oldukları için söylüyorum.
Kendisinden izin almadan bu satırları yazacağım. Sürçü lisan eder isem affola.
Sadık Erik öğretmenimden söz ediyorum.
Kimsenin sahip çıkmadığı ama Kastamonu deyince gözleri parlayan bir insan.
Atı yok, yatı da yok. Evi arabası var mı yeminle bilmiyorum. Ama bir sevdası var Kastamonu diye; onu iyi biliyorum.
Düşünün! Bugün Kastamonulu bir sinekten yağ çıkarmaya çalışan onlarca Kastamonulu vardır, herhalde!.
Bir de sessiz sadasız bir Kastamonulu.
O gitti ve Kastamonu’nun “Anıt Ağaçların”nı inceledi dağ bayır.Hani biz övünürüz ya “Evliyalar Şehri” diye. O, bir de anıt ağaçlar diyarı olduğumuzu anlatmaya çalıştı.
Kendisini anlatmayı sevmez.
Bu ülkede kendisine aşık ruh dünyasının esirlerinden biri asla olmadı zaten. Hacettepe Üniversitesi’nin hak edilmiş ünvanlarından birisine sahip ve bunu hiç ağlayarak anlatmadı, anlatmaz da.
Prof.Dr.Sadık Erik…
Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü… Yanında da Cebrail Keleş; Kastamonu İl Özel İdaresi Doğa Fotoğrafçısı.
Kitabı tanıtmaya kalksam bir dizi yapmak zorunda kalırım. Diyor ki Sadık öğretmenim: “Dar zamanda ve olağana uzak koşullarda altmış beş anıt ağaç ile ( şimdilik) kitaba nokta koymak zorunda kaldım…”
Dahasının var olduğunu da ekliyor ardından.
Herkesin aşk şiiri peşinde koştuğu günümüzde Sadık Erik öğretmenimin de bir aşk şiiri var kitabın ön sayfalarında: “ Kimler yaslandı o koca gövdelerine/kimler soluklandı, su içti gölgende/ Hep türbelerde, mezarlıklarda mı varsın ?/ neden yalnızsın bu alemde…….Rüzgar ıslık çalarken dallarında/ Ağaçkakanlar delik deşik etmiş gövdeni/ O da ne ? Kurşunlamışlar bile seni/ Çıra için oymuşlar, üstelik bir de yakmışlar seni……Ah, ah bu insanlar”
Yaa. Biz üç günümüzün tarihinden habersiz atıp tutuyoruz. Niye ? Bugünden başka derdimizin olmadığını sanıyoruz. Akşamı kurtaralım yeter. Ama insanlık tarihi milyonlarca yıl. Senden sonra da senler olacak, unutma. Unutmayan ellere, unutmayan dillere, unutmayan kalemlere, unutmayan deklanşöre basan ellere sağlık.
Kitaba Kastamonu Valiliği ve Kastamonu İl Özel İdaresi destek vermiş. İyi de etmişler. Gelecek yıllar ve belki de yüz yıllar onlara da teşekkür edecektir.
Keşke demek adetimden değildir ama keşke diyeceğim:
1.Keşke herkesin evinde bir kütüphane olsa;
2.Keşke herkesin evinde bu kitaptan bir adet olsa…
Olmasa da olur mu?
Olur da nasıl olur, benim aklım yetmiyor…
Elinize, emeğinize, yüreğinize saygıyla arkadaşlar…