Kralın kulağına fis-kos yaparak ülkeyi yönetmeye kalkışan fis-kosçuları, Şekspir’in eserlerinden hatırlarız. Bunun bir başka örneği de beş bin yıllık bir Hint masalıdır. Şöyle;
Adamın biri krala gelip, “Her gün gelip sizin kulağınıza konuşur gibi yapıp, yalancıktan fis-kos yapacağım. Bunun karşılığında size yüklü miktarda para vereceğim” der. Kral “Hem bir şey istemeyecek hem de yalnızca fis-kos yapacak, bundan ne çıkar” deyip kabul eder.
Adam aylarca kralın kulağına yalancıktan fis-kos yapar. Kral da bu iş karşılığında yüklü paralar aldığı için memnun kalır. Bir gün kralın kulağına fis-kos yaparken, maliye bakanının gözlerinin içine bakar. Maliye bakanı, bu adam krala benim hakkımda ne konuşuyor diye şüphe duyar ve adama sorar. Adam: ”Kral sizin hakkınızda çok kötü şeyler düşünüyordu. Ama üzülmeyin, ben durumu hallettim” der. Maliye bakanı da adamın bu iyiliğine karşılık yüklü hediyeler verir.
Bu beş bin yıllık Hint masalı çok tanıdık geliyor size değil mi? Çünkü bu fis-kosların yakın tarihimizde; ihalelerde, aday seçimlerinde, bürokrat tayinlerinde, özelleştirmede, siyasi oyunlarda, ayak kaydırmalarda, gözdağı vermede, her şeyi ört bas etmede fütursuzca kullanıldığını görüyoruz… Hele hiç bir şey yapmayıp da yapar gibi görünenlerin fis-kosları daha çok…
Fis-kos, ülkemizde siyasetin en büyük manipülasyon (amacı doğrultusunda yıpratmak) aracı olarak kullanılmaktadır. Açık toplumun yüzyıl önce çözdüğü, romanlarda,masallarda,tiyatrolarda kalan bu sahneler, canlı-cansız her gün yaşanmakta, değil şikâyetçi olmak, değil mahkeme salonlarına götürmek, baş tacı edilmektedir.
İş,ticaret ,adam kayırma, siyaset, özel dostluk ilişkilerini kimse bilmemektedir.
İşte sorulması gereken soru bu fis-kosçular mı kralı tayin etmektedir? Yoksa üstün yeteneklerinden dolayı mı kralla dost olmaktadırlar.
Gazetecinin tek bir cenneti vardır: Gün ışığı.
Fis – kosçuların tek bir ülkesi vardır: Perde arkası – kapalı kapılar.