Bu yiğitler yurdunun gür nefesli göğsünde
Asırların lisanı abideler yükselir;
Önlerinde istikbal açılır perde perde…
Dibinde mesafeler secde eder gibidir
Bu şiir kime aittir bileniniz var mı? Kastamonu Eğitim Dergisi’ni incelerken karşılaştığım bir makalede gördüm ve çok şaşırdım. Mustafa Eski hazırlamış tezi. Ellerine sağlık. Yazmasaydı bilemezdim. İsterseniz kısaca şairden bahsedeyim.
Şair, 1904 yılında Çatalca’da doğmuştur. Doğum adı Mehmet Arif’dir. İstanbul, Bolu ve Kastamonu’da okumuştur. Bolu Sultani’sinde okurken okul kapanmış ve Kastamonu Sultani’sinde eğitimine devam etmiştir. Kastamonu’da Açıksöz Gazetesi’nde yirmi adet şiiri yayınlanmıştır. Milli Mücadele döneminde Mehmet Akif, Mehmet Emin Yurdakul, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Rıza Nur, Yakup Kadri, Fransız gazeteciler Madam Berthe G. Gaulis ve Jan Chiliqueline gibi siyasi ve edebi şahsiyetler Kastamonu’dan gelip geçmişlerdir. (Makaleden alınıtıdır) Bu isimlerin birçoğu sultanide dersler vermiştir.
Yazar sultanide okurken şiirle tanışmış ve Kastamonu sultanisindeyken de eser vermiştir. Yazının başındaki eserde Kastamonu’da okurken yazmış olduğu ve Kastamonu Açısöz Gazetesi’nde yayınlanan eserinin bir kısmıdır. Devamını okumanızı da tavsiye ederim.
Merak mı ettiniz şairimizi? Bayrak şiiri desem. Tanıdık geldi değil mi? Evet, büyük usta şair Arif Nihat Asya. Bilmiyordum, öğrendim. Mutlu oldum. Paylaşmak istedim.
Biliyorum, şimdi siz gidip Açıksöz Gazetesi’nin eski nüshalarında ismini arayacaksınız. Ama adını Arif Nihat diye ararsanız bulamazsınız. Doğum adı olan Mehmet Arif’i kullanmıştır şair. Şiirlerindeki dil sade ve akıcıdır. Aruz ve hece vezni ile şiir yazmakla beraber bazen serbest vezin kullanmıştır. Tabi o dönem lise öğrencisi olduğunu unutmamak gerekir. O dönemin şiir akımlarından da etkilenmiştir. Vatan ve millet sevgisi o günlerdeki şiirlerinde de görülmektedir.
Yolu Kastamonu’dan geçen bilmediğimiz nice yazarlar, şairler ve bilim adamları var. İşte bu noktada araştırmak gerekiyor. Yapılan araştırmaları okumak gerekiyor. Bu konuda da Kastamonu Üniversitesi’nin düzenli olarak çıkardığı Kastamonu Dergisi’ni takip etmenizi öneririm. Teşekkürler Kastamonu Üniversitesi, teşekkürler Mustafa Eski.
Esen Kalın.
Topal Akif Hikayemiz devam ediyor…
“Ne oldu arkadaşım sana?” dedi Mehmet. Akif acısıyla başından geçeni anlattı. Mehmet, Akif’in zaman zaman “vah vah” diyerek konuşmasını kesiyor, duyduğu acıyı hissetmiş gibi yüzünün rengi soluyordu. Mehmet, Akif’in susamış olacağını düşünerek matarasından su verdi. Bacağını da çocukken öğretmeninin öğrettiği şekilde bağlayarak ayağına kan gitmesini engelledi. Akif öküzleri göstererek “Bu hayvanların da alafı kalmamış, arabadan biraz alaf verivesen.” dedi. Mehmet öküzlerin yularlarını çözerek önlerine kurumuş otlardan ve yulaftan oluşan alafı koydu. Bu arada Akif’in de bacağı ile ayağı arasına öküz arabasının kalafatlarından söktüğü tahtayı bağlayarak rahat hareket etmesini sağladı. Ama Akif’in yerinden kalkmasını engelliyordu. Akif’i çekerek sırtını bir ağaca verdi. Aç olabileceğini düşünerek çantasını düşürdüğünden yerden alarak içinden hamurlu ekmek, domates ve kuzukulağı koydu. Akif minnettar gözle Mehmet’in yüzüne bakıyordu. Akif de Mehmet de birbirlerinin isimlerini bilmiyor ancak sanki aynı karından çıkmışçasına birbirlerine itimat ediyorlardı.
Devamı Haftaya