Ne lüzumu vardı? Yine bir sürü düşmanın olacak. Öncelikle seni bölücülükle suçlayacaklar. Onu çağırmamış, bunu çağırmamış diyecekler. “Milletin aklını karıştırıyor.” diyecekler. “El kadar gazetesi ile Türkiye’nin yüzbinlerce okuyucusu olan gazeteleri gibi davranıyor.” diyecekler. Diyecekler oğlu diyecekler.
Zaman zaman senin de moralin bozulacak. Söz verenler sözünde durmayacak. “Arkandayız” diyenler Nasrettin Hocanın Fil hikayesi gibi sona yaklaştığın an arkandan kaybolup gidecekler. Maddi sıkıntıları bir şekilde halledersin de, Kastamonu sevdana zarar verecekler. Olur da dara düşersen bu yazıyı al oku. Hoca demişti dersin. “Ama yılmak yok sevdaya kaldığım yerden devam edeceğim” dersin.
Şimdi neden ve kimden bahsettiğimi düşünüyorsunuz. Bazılarınız anladı bile… Hüseyin Karadeniz’den bahsediyorum. Kastamonulu Sanayici ve İş adamları ile birlikte giriştiği KASTEXPO’dan bahsediyorum. Tabi sadece bu söylediklerim Hüseyin Karadeniz’e değil. Bir de Kastamonulu olmaktan gurur duyduğunu her platformda söyleyen, mütevazılığı ile gönüllerde taht kuran Ayhan Aslan Bey için de geçerli. Zor günler bekliyor bu iki insanı.
Birçoğunuz, “ne alaka?” diye soruyorsunuz. “Hoca, o kadar da değil. Bir kere proje çok güzel…” dediğinizi de duyuyorum. Ancak bugüne kadar gördüğüm tüm doğumlar sancılı olmuştur. Kastamonu için önümüzdeki onlarca yıla büyük bir aydınlıkla gireceğimiz bir doğumun başlangıcı bu proje. Kastamonulu sanayicinin kendini tanıması için bir fırsat. Ancak böyle projeler doğarken bazı kesimler rahatsız olur. Uydurma sonuçlar çıkartırlar. Bazı şeylerin hemencecik olmasını beklerler “bir”ileri. Süreçten ziyade sonuçla ilgilenen “onlar” karşınıza durur. Hata yapmanızı bekleyen “yüz”ler köşe başlarında otururlar. Asıl bu projeyi çoktan ortaya koyması gerekenler saçındaki telleri sayar “hangisi ak” diye. Sonra, “Bu yaşında nasıl yapsın bu çocuk?” derler. Kendi yaşına başına bakıp da bunca yıldır böyle bir şeyin yapılmamasından utanç duymaz. Duymaz ama uydurur… Her neyse bu kadar yazıyı yazmaya da değmez bu “birileri”ne.
Her yazımda anlatıyorum; artık birlik olmak vakti geldi de geçiyor. “Ya biriz ya yokuz” diyorum. Bu işler için “adam” lazım diyorum. İki tane adam çıktı bile; Ayhan Aslan ve Hüseyin Karadeniz. Bu iki adamı da seviyorum. Arkanızda durmaktansa yanınızda yürümeye hazırım.
Biliyorum ve inanıyorum ki içinde Kastamonu sevdası olan birler, onlar, yüzler hatta binler çıkacak. Ben o arkadaşların yanında da yürüyeceğim. Birileri de devamlı engel olacak. Onlara da bildiğim başka bir işle şarkı armağan ediyorum;
“Burnuna havuç
Gözüne gözlük
Başına şapka takalım
Haydi arkadaşlar kardan adam yapalım”
Selametle…