Hüseyin Karadeniz

SATI ERGÜN’ÜN ARDINDAN (2)

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

85 yıllık bir ömrün 78 yılını İstanbul’da geçiren, yarım asrı aşan mücadele ruhuyla tüm zorlukların üstesinden gelebilmiş. Memleketinde su sıkıntısı çekildiğinde suyu, yol olmadığında yolu yaptırmayı da ihmal etmemiştir Satı Ergün.

Takvimler 1962 yılını gösterdiğinde, hiçbir Kastamonu Derneğinin olmadığı İstanbul’da Islama gecesi düzenler.  O zamana kadar böyle bir organizasyona şahit olunmamıştır. Ulaşım ve iletişim imkanlarının kısıtlı olduğu dönemde 130 kişiyi bir araya getirerek böylesi buluşmaya imza atmak gerçekten büyük başarı olsa gerek.

SEYDİLER’E OKUL, KÖPRÜ, YOL, SU

1967 yılında Seydiler- Ağlı arasında çok önemli ve tek geçiş güzergahı olan ahşap bir köprüyü onarma çalışmalarının ortasında bulur kendini.  3 Mühendisle otobüse biner Seydiler’e varır, keşfe başlar. Çorum’dan çimento aldırır, Saç levhaları İstanbul’dan göndertir. Demirci ve kalıpçı ustalarını ayarlar çalışmalar başlar ve kısa sürede biter. 1970 yılında ise köyünün okulunu yaptırır.  Su sıkıntısı çekildiği dönemde suyu, yolun olmadığı dönemde yolu yaptırmış. Hatta bir gün İstanbul’da Bakanın önünü kesip, köyüne 11 kilometre yol yaptırtmış. Özellikle o dönemler bu tür girişimler yöremiz için rahmet ki ne rahmet. Adeta bulunmaz Hint kumaşı…

KÜRE’YE BİR KİREÇ FABRİKASI

Şöyle anlatıyor bu konuyu, “1990’lı yılların başında yaptık fabrikayı. Sonra sattık ama hâlâ çalışıyor fabrika. Bu esnada çok zorluk çektik. Birileri köylüyü, 17 muhtarlığı karşımıza diktiler. Vali Kâmil Demircioğlu diye valimiz vardı. Çok çalışkandı. (Allah rahmet eylesin) O çok destek oldu fabrikayı yapmamız için. Hatta bir anım oldu. Paketleme için iki tır malzeme getirdik Küre’ye. Fabrikayı açacağız ama malzemeyi indiremiyoruz mevcut vinç yeterli değil. Gece 23.00’te aradım Vali Bey’i, hemen talimat verdi ve DSİ’den vinç geldi. Malzemeyi indirdik. İşte Vali Kamil Bey böyle adamdı. Kalkınma Vakfı da onun sayesinde kuruldu. Biz buradan gidip Kastamonu’ya bir şey yapmak istediğimizde bazen engel olmaya çalışıyorlar. Neden bilmiyorum ama bu böyle işte diye” noktalıyor sözünü.

Yine kendi deyimiyle “Bir zamanlar Kastamonulu ‘Kastamonuluyum’ demeye ve kimliğini ortaya çıkarmaya korkardı” cümlesi ise o dönemde kimsesizliğimize ve her fırsatta olan yoksulluğumuza bir atıftır aslında.

Aradan geçen yarım asırdır “zihniyet” bakımından çokta değişen bir şey yok bizde. Çok daha kalabalık, çok daha varlıklı konumdayız her bakımdan. Örneğin; köşe başında köşe tutmuş ağır abilerimiz var. Etliye sütlüye karışmayan, dünya yansa, bir kalbur samanı yanmayan, cefa da olmayan, sefada ön safta duran öncü değerlerimiz(!) Sözün bittiği yerde adları olan, bağladığı yerde esameleri okunmayan. Birlik beraberlik naralarını en çok dillendiren ağabeylerimizden onlar. Yine makam ve mevkilerde olabildiğince yerimiz de var artık. Bazılarının ise koltuk da kaybolan cesaretlerine bağlı olarak aciz oluşunu görmek kahrediyor insanı. Bir tarafta bıçağının sırtı kesenler, diğer tarafta bıçağının ağzı kesmeyenler zümresi demek çok doğru bu duruma. Merhum Satı amcanın hayat notlarında yazmaya, yazılmaya değer çok şeyler var yazacak. Günümüzde ise birçoğunun yazılmaya değmeyecek şeyleri. 

Kalın sağlıcakla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

İstamonu ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!